İnce Elek







Evliliğe ve evime alışarak geçiyor günlerim. Bu çok başka bir keyif. Her şeyin senin yerine düşünüldüğü sistemden çok farklı. Kendi yemeğini yapmak, kendi çamaşırını yıkamak...

Kanepenin üzerine bıraktığım montumun, ben kaldırmazsam kalkmayacağını anlamam birkaç günümü aldı. Her konuyu iki kişilik düşünmeyi öğrenmekse, daha çok zamanımı…En ilginci, kurallar içinde yaşarken önceden, şimdi kural koyucu olmak. Akşam yemeği kaçta yenecek, alışveriş ne zaman yapılacak gibi şeylere beraber karar vermek.

Yapmaktan hiç hoşlanmayacağımı düşündüğüm şeyleri, zevkle ve hevesle yapıyorum şimdi. Evde beni kocaman bulaşıklar, yıkanacak çamaşırlar beklese bile, koşarak geliyorum. Çünkü orası benim evim.Takıntılarımı, gereksiz alışkanlıklarımı kapıda bıraktım sonra. Gece kremimi sürmezsem uyku tutmayan ben, beyaz sabunun keyfini çıkarıyorum. Kozmetik kullanmıyorum. Sigara dumanından rahatsız olmuyorum. Sadeleşiyorum.

Beyim kişisi her gün beni şaşırtacak bir şey yapmayı başarıyor. Geçen gün soda kapağını ağzıyla açtı. Açacak getirmeye yeltenmişken, öylece bakakaldım. Oldukça becerikli ama kabul etmese de sakar! İlk haftadan yemek takımımız bozuldu, (artık 10 kişilik ne yazık ki). Ben de ona rahatça kırabileceği tabaklar, bardaklar aldım.

Çeşitli icatları var. Evdeki televizyona anten olarak, ‘kinder sürpriz’ jelatini taktı mesela. İnternet bağlatmadan önce gece çatıya çıkabiliyordu, kablosuz internet bulmak için. Şimdi de telefon bağlamadan, modemi bağlayıverdı eve.

Bir gezginle yaşamak böyle bir şey demek… Onun için her şey halledilebilir ve her şeye çözüm bulunabilir. Hiçbir şey imkânsız değil. Bazen, beceremediğimde her hangi bir şeyi telaşa kapılıyorum ben, sakinliğini telaşıma bulaştırıp gidiyor.

Neydi o şiir, onun gibi…

“beni ne yap biliyor musun
beni yont beni arıt beni ayıkla”

*Sevgili okuyucu, içinden, “İyi ki evlendin, yaz yaz bitiremedin” diyorsun belki. Yeni bir kitap okuyorum. Yeni bir film. Yeni bir şiir. Yeni bir ülke keşfediyorum...

*İnce elek/Metin Eloğlu

Hiç yorum yok: