Duman Kız



“İmkansız şey

şiir yazmak

aşıksan eğer
ve yazamamak aylardan nisansa”


Orhan Veli.




Bahar geldi. Mart’ta doğdum ben. Yılın bu zamanı en sevdiğim aylardır. Bahar temizliği yapmak için ideal zamanlar. Çıkıp sahilde yürümek için. Kıştan kalma hüzünleri havalandırmak için. Kedi edinmek için ama en çok…Kediler yerleşik hayatın simgesidir. Çünkü ev nedir bilir kediler. Evin yolunu bulurlar, ne kadar uzağa bırakılırlarsa bırakılsınlar. Geri döner, gelirler. Bir tek kez, bir tek yeri ev bellerler ve hiç unutmazlar. Dahası, bir kediniz varsa, sizin de dönecek bir eviniz var demektir. Evde bekleyeniniz, yolunuzu gözleyeniniz…

Kitaplara en çok yakışan canlıdır onlar. Örgü şişlerine, sallanan sandalyelere, yüksek tavanlı evlere, daktilolara, çatı katlarına… Karakterleri vardır sonra. Muzur ve şakacıdırlar. Karşılıksız sevgiyi bilirler. Dediğim dediktirler. Koyduğunuz yemeği, kendileri isteyince, kendileri istedikleri kadar yer onlar. Terliklerinizi getirecek kadar eğitemezsiniz ama terliğinizin içinde uyuyuverebilirler.

Bir kediye sahip olamazsınız, kedi sizi sahiplenmedikçe.




Ben (Shrek filminde de bize göz kırpan) Çizmeli Kedi’yi, bir de Garfield’ı tanırdım yakından. O da kitaplardan. Oya Baydar’ın “Kedi Mektupları” kitabını okumuştum sonra. Birbirlerinden uzak olan, arkadaş kedilerin, birbirlerine yazdıkları ve insanlara koku bırakarak yolladıkları mektuplardan oluşuyordu. Kedi hayaliyle okumuştum onu da, ama hiç kedim olmadı.

Şimdi, duman renkli bir kedi kız kalbime girdi, evime yerleşti. Uslu bir balık burcu kızı kendisi. Yazı yazarken, film seyrederken, yemek yaparken gelip sokuluyor. Evden ayrılırken arkamdan ağlıyor, gelir gelmez hopluyor ama son derece cool bir ifade takınarak. Ben bu duman kızı çok seviyorum.




“Kedilere benzeyebilseydik keşke. Öyle diyesim geliyor sık sık, bu sonyıllarda. Yaşadıkları anın iyicene farkındalar gibi. Bir şey bekliyorlarsa birdeliğin başında, onları oyalayıp oradan uzaklaştırmak pek güç. Bildikleri biryerde, bildikleri bir iş görülürken, her gün seyrettikleri, kendilerincekatıldıkları (anlayamadığımız, bakarak da bir işe katılınabilirliğidir) o işesanki ilk kez bakacaklarmış gibi, uyuklamakta oldukları yerden kalkmağa üşenmeden gidip seyrederler yapılanları... Uykularının hangi katındalarsa, okatın uykusunu yaşarlar.”


Bilge Karasu




Fotoğraflar: ben

Hiç yorum yok: