insan halleri

Birazdan bahsedeceğim kadın tipiyle iş hayatında sıklıkla karşılaşırız.
Onları kısa saçlarından, özensiz makyajlarından, birbirinin aynısı pantolonlarından ve düz renk üstlerinden tanıyabilirsiniz. Düz renk dediysem, turuncuya falan gitmesin aklınız, koyu kırmızı, kahve, siyah, bazen iyi ihtimalle yeşil. Genel bir ışıksızlık hali. Bu ışıksız hali yüzlerine de yansır. Ciddi olmayı somurtmakla karıştırırlar.

Zaman zaman şöyle bir cümle kurabilirler: “aa ben sigara böreği bile saramam canım, bir kez denedim yanlış peynir mi ne kullanmışım yok olmadı…”
Vermek istediği mesaj şudur: “yemek yapmak basit bir iştir ve benim buna hiç vaktim olmadı.” Buna benzer pek çok örnek verebiliriz.
Oysa mesela bahsettiği iş 62’den tavşan yapmak kadar kolay, basit el göz koordinasyonunun yeterli olduğu bir şeydir.

Kısacası, küçük dağları yaratırken vakit bulamamıştır. Mutfağı aşmıştır o yahu! Kadınca işler, haller ve her şey onlara göre küçümsenecek şeylerdir. “Ben üstünüm ve üstün işlerle meşgulüm, yemek yapmak falan gibi aşağılık işleri siz küçük insanlar yapın” mesajını her fırsatta verir.
Ki bunları bilmek, yapmayı da gerektirmez. Atıyorum evde aşçın falan vardır da, sana et diye başka bir şey yutturmasın diye bilirsin:)

Kuaför mü, yok canım onlar yılda bir kez saçlarını iyice kısaltmak için gider olsa olsa.
Sigara böreği saramaz ama mesela spagetti bolonez ve şarap muhabbeti yapar. Ha belki bir de “boğazda rakı balık”… Rakı erkek içkisidir ya, ondan.
Ya da hangi lekeyi neyle çıkaracağını bilmek yerine, tek başına araba lastiği değiştirebiliyor olmaktan gururla bahseder.
Topuklu ayakkabıyla da asla yürüyemez onlar. Ev dekorasyonu ilgi alanlarına girmez.
Uzayan mesai saatleri onun için yakınılacak bir şey değildir. Hep çok çalışmaktan söz eder. Bence tek nedeni boş ve soğuk bir eve gitmenin sevimsizliğinden. Onun için ev işten arta kalan zamandır. Oysa sizin için ev, kalbinizin attığı yerdir ve koşa koşa gidilir.
Bütün bunlardan bahsetmesi “ev kadını değilim, hatta kadın da değilim ben, bak denedim olmadı benim doğamda yok" u vurgulamaktır.

Bunun temelinde “erkeklerle daha iyi anlaşabiliyorum” diye anlatan ergenler mi var bilemedim.

Aksini düşünelim bir de; mesela hiç erkeklerin iş hayatında karşı cinse denk olmak için buna benzer şeyler yaptığı olur mu? İş hayatında karşı cinse denk olabilmek için zırvalayan erkekler hayal edin. “Hayatta araba kullanmayı beceremedim ben, hele geri vites mi aman tanrım” diyen bir erkek veya “yok ya gelmiyim ben, topa ayağımla vurmayı bile beceremiyorum değil ki halı sahada futbol” Ne bileyim, "ben erkeklerle değil kadınlarla daha iyi anlaşabiliyorum" falan açıklamaları onları nereye koyar dinleyenlerin gözünde? Bu gülünç değil de nedir? Onlar böyle bir şeye gerek duymazken, güçlü görünen bir kadının yapması acı değil mi?

Evlilik mi; böeh çok banel canım. Siz evliyseniz, üstelik erken bir yaşta aşkı bulacak kadar şanslı olup, üzerine bir de evlenerek ona göre klişeyi tamamladıysanız, size gözlerini devire devire bakarlar. Tanrım atomu parçalamak yerine, evlendiniz demek! Evet onların küçümseyen bakışlarını kesinlikle hak ediyorsunuz, çünkü o dünyayı kurtarmakla meşgul, sizin içinse, akşam yemeğine eşlik edecek peçete her şeyden önemli.
Yoksa bir de çocuk mu yaptınız? İnanamıyorum, onun iş hayatına bir erkeğe denk olmak için harcamayı seçtiği enerjiyi bir canlıyı dünyaya getirmek için mi harcadınız yoksa? Vay halinize.

Eğer yapabilseydim, onun gibileri omuzlarından sarsmak isterdim. Mükemmel olmak zorunda olmadığını söylemek için.
İş hayatından “erkek gibi” olabilmek için bu kadar çabanın saçma olduğunu da eklemek için. Çünkü “gibiler” hep başarısızdır, ne olduğunu kabul edip, kendinle barışıp yola devam etmek en iyisi belki. Denk olmanın, eşit olmanın yolunun, onlara benzemekten geçmediğini anlaması için.
Bu kadar ışıltısız bir yaşamın sonunun ancak pişmanlık olduğunu kulağına fısıldamak isterdim. Gün içinde sadece “ben seni çok seviyorum” demek için edilen bir telefonun profesyonelliği azaltmayacağını, tersine hayatın anlamı olduğunu bilmesi için.

Ne bileyim, hayat tercihlerden ibaret tabi, ben mesela, İskoç battaniye dizlerimde, cam kenarında sallanan sandalyemle oturmuş basılmış son kitabıma veya aldığım ödüllere bakarak iç geçirmek ve yakaladığım her gence onun defalarca dinlediği renksiz ve eskimiş başarı hikâyeleri anlatmak yerine, bütün derdi hafta sonu gelecek torunlarına ne pişireceği olan, “bu dedeniz gençken de böyle deliydi” diye masallar anlatan tonton, kokoş ve bilge bir anane olmayı tercih ederim.

8 yorum:

Denise dedi ki...

Ben de kuaföre az gidenlerdenim Aman Tanrım yoksa ben de mi onlar gibi oldum :):):) Aşısı var mı bunun?

Yazı çok hoş olmuş eline sağlık

Passiflora dedi ki...

bir denizkızı için çok öfkeli bir yazı olmuş sanki :)

düz ayakkabılar giyen, yemek yapmaya zamanı olmayan ve kısa saçlı bazı kadınlar çok neşeli, çevreleri tarafından sevilen ve evlenmeseler de güzel ilişkileri olan kadınlar da olabilirler. ben böyle kategorilere karşıyım. mesela sen sevdiğin tüm o evcil şeylerin yanı sıra saçların kısa ve topuklu giymeyen bir kadın olabilirsin bir gün ve seni iyi tanıayan birisi seni "diğerleri" gibi sanabilir. ötekileştirmeye karşıyım :)çok politik bir yorum oldu.

pisikopati dedi ki...

son paragrafa "den den" diyorum şeker.
yeni işin hayırlı olsun bu arada, herşey gönlünce olsun.

aklıma geldi bu arada, 4-5 yıl önce anlattığın örnek gibi bir kadın arkadaşımla bi muhabbet olmuştu, ben eşim salonda bilgisayar oynarken ona kek pişirmeyi çok seviyorum demiştim de bakışlarıyla dövmüştü beni:)

selen dedi ki...

Merhaba denizkizi,

Haklisin, kadinlik hallerine ozenen erkekler bulunamaz is dunyasinda. Cunku biz kadinlik hallerinin degil erkeklik hallerinin yuceltildigi ataerkil bir toplumda yasiyoruz. Erkeklere cocukluklarindan baslayarak "kari gibi gulmemeleri, hanimevladi olmamalari, vs." ogutleniyor. Kadinlara da "elinin hamuru ile erkek isine karismamalari". Bu yuzden, erkeklerle "asik atmak" zorunda kalan kadin toplumun cizdigi "erkeklik" rollerine burunmek zorunda kaliyor bir yerde. Is dunyasinda erkekler kadar sert, en az onlar kadar iyi oldugunu gosterme ihtiyaci.

Bir de tabi su var: Kadinlik ve erkeklik denen sey toplumun bedenler uzerinden devamli urettigi belli normlar, davranis bicimleri degil midir? O zaman nedir kadinlik, nedir erkeklik? Kadinlar bir davranmak zorunda midir? Her kadin evliligi, cocuk yapmayi istemek zorunda midir?

Ben toplumun cizdigi "normal" kadinlik hallerini benimseyen ve benimsemeyen kadinlarin birbirlerine saygi duymalari gerektigini dusunuyorum. Kimse kimseyi asagilamasin, kimse kimseyi yargilamasin, kimse kimseyi kategorilere sokmasin. O zaman bu tur asagilayan bakislar, kucumseyen sozler de kalmayacaktir.

Robin Goodfellow dedi ki...

Son paragraf çok hoşuma gitti denizkızı.
Eline sağlık.

mermaid dedi ki...

@denise: teşekkür ederiiim:)
@passiflora: ötekileştirmek değil ki bu:) gözlemlemek:))
@pisikopati: onlar için tabu kelimeler: koca, kek, pişirmek, salon:))) iyi dilekler için teşekkürler:)
@zsa: evet güzel söyledin. beni de rahatsız eden ve yazının çıkış noktası bu oldu zaten, o tip kadınların diğerlerini küçümsemesi ve yargılaması. elinde hamur olmadığını ispat doğru gelmiyor bana, onun yerine hamuru evde bırakıp işe gelebilmek daha güzel, daha doğru, bence tabii.
@puck: teşekkür:)!

yıldız dedi ki...

Çok güzel bir tesbit böyle kişiler ile çok karşılaştım.Ama yıllar geçince birinin hamile olmasından nasıl gözlerinin dolduğunu herkes göremedi belki ama ben gördüm,anladım bakışlarından.Belki tipleri katagorize etmek çok doğru değil.Bunlar çok renkli giyinip bakımlı gibi olupta aynı hayat görüşünde de olabilir.

Bana hep yıllar geçmiş bunu tercih ettiklerine onlar da pişman ama dönemiyorlar geriye izlenimi veriyorlar.
Bu hayatta illa evlenmekte gerekmiyor.Ama iş hayatından çok kendini özel hayatında beslemezsen hayatın anlamı kalmıyor.Anlaşılmayan nokta bu belki de...

Eylül, dedi ki...

Herkeste bir olduğun olmamamlısın psikolojisi var sanırım. Dünyanın hangi halinden ötürü oluyor bunlar bilmiyorum. Doğasının dışına çıkma çabası. Bir de bunlara bulunan saçma sapan bahaneler. İnsanın aklı almıyor. Kadın olmak, yemek yapabilmek ki bence oldukça büyük bir meziyettir, sevdiğinin yanında beş dakika daha erken olabilmek adına boş otobusu beş dakika bekleme sabrını gösteremeden ayakta gitmek gibi.. Sevgi, aşk insanlardan uzaklaştıkça bu denli.. biz daha çok işitiriz yeşil saçlar eşliğinde atılan nameleri..

Ellerine sağlık..