küçük kara balık



Güzel geçiyor günler. Şu son bir kaç gün tam bir dinlence, ayak uzatıp kitap okuma, tam da vaktinde serinleyen hava. Hop birden dağılan bulutlar...

Önce taa Alaska'lardan pijama getiren bir arkadaşım geldi. Komik ötesi bir şey. Bir sürü macera bulaşmış üzerine hem. Ardından bir kaç test, ufak tefek önlemler, hepsine rağmen sakin kalma hali.

Sonra D. geldi. Ve biz bu minik adamın doğumu için harika hediyeler hazırladık. Bebek çorapları desem, lavanta desem... Yeter bu kadar ipucu. Bu esnada zıpzıp tekmeler. Sanki akvaryumda yüzen bir balık. Kozasında kanat çırpan bir kelebek.

Bir kutu hazırlıyoruz şimdilerde, içinde de zamanı gelince açacağı hediyeler. Kimileri kitap, kimileri müzik, belki bir kaç mektup, o büyüyünceye dek hiç bulanamayacak olan tıktık daktilo... Böyle şeyler.

Şimdi bir de ilk kitabı geldi, kutuya konmak üzere, ilk sayfasında bir not ve başında da adı yazıyor, pek fiyakalı:
Küçük kara balık.

Dilerim, o kitabı okuduğunda benim kadar sever. Dilerim, küçük kara balık gibi engin denizlere açılacak gücü bulur kalbinde. Uçsuz bucaksız olur.

sıcak

Sıcak.
Sanırım ilerde bu dönemi hatırlamak istediğimde, kullanacağım yegane sıfat bu olur. Günler ısındıkça sanki ben de genişliyorum, beynim daha az çalışıyor, uykular bile yorucu. Yazın en iyi yanı eylül'ü beklemek. Bu yıl hayatımın en sıcak yazı oldu. Çocukluğumdan beri, sıcaklamak nedir bilmeyen ben, ilk defa bu kadar şikayet ettim, bu kadar bunaldım. Su içme alışkanlığı bile kazandım.

Kitaplar okuyorum. Çok özlediğim, kitapları yer gibi okuma halimi, bu en yoğun ve telaşlı dönemde yeniden yaşıyorum. Bir yaz, dünyanın en sıkıcı yazlığında, televizyonsuz, aktivitesiz bir yaz geçirmiştik. İstanbul'dan koliye kitap taşıyorduk. Uyanır uyanmaz ve aradaki deniz saatinin dışında bütün yaptığım okumaktı. Öğle uykusunun yanında, gece verandada, sabah kahvaltıdan sonra, deniz kenarında kururken... Şimdi de sanki tren kaçmak üzere ve ben bu geniş sayılabilecek zamanlarda kendim için  ne yapsam kar...

Bir yandan hazırlıklar. Evi bir şişeye koyup çalkaladık sonra yeniden yerleştirdik. Yeni bir düzen. Hayatımızın kökten değişmekte olduğu bu döneme ayak uydurmak bazen zor. Hala değişen bedenime tam olarak alışmış değilim. Daha garibi, eski halime döneceğimden emin değilim. Hep böyle sürecekmiş gibi geliyor.

İşte böyle günler.

yeniden

Yeni bir blogda yazıyorum bir süredir. Gevezelik böyle bir durum. İnternet çalışırken elimizin altında olunca, blog tutmak herşeyden kolay. Sevdiceğim ne rengini ne tipini beğendi ama olsun yine de okuyor:) Hem ben anlamıyorum ki bu şekilli işlerden.

Zaman içinde, burada duyurmak değil ama, blog diyaloğunu arkadaşlığa taşıdıklarımızla yavaş yavaş paylaşacağım.

Bu yenilenmenin harika yanları oldu. Çok rahatladığımı fark ettim. Mesela; artık sıkıcı akraba diyaloğuna dönüşmüş bazı blog muhabbetlerinden kurtulmak. Böyle yazınca çok ukala mı duruyorum acaba? Öyle ama.

Açıkça gıcık olan ama inatla takip eden bir güruh oluyor bloglarda, nedense. Hem sevmiyorlar hem okuyup okuyup yorumluyorlar. Garip bir kalp kırma gayreti. Hatta bazıları yazılanların kötü kopyalarını yapıyor. Var böyle tıkanık insanlar. Yazdıklarınızı üzerine alınıp, yanıtladıkları falan geliyor kulağınıza. Ya da blogdan gerçek hayata taşınmış sohbetlerde, hiç tanımadığınız insanların sizi, blogunuzu, hakkınızda bir takım şeyleri konuşması durumu. Hepsi nahoş haller. Veya sohbet-takip mesafesini ayarlayamayanlar. Normal görünüp içinden canavar çıkanlar. Uzaktan bakıp, gün teyzelerine dönüşmüş bir halde cıkcık yapanlar. Ne yazık ki, hepimizin şans eseri tanıştığı bir avuç şekerpare insanın yanısıra, böyleleri de var. Ve uzun süre blog tutunca, yorumlaşınca ister istemez bakıyorsun çevrendeler. Oysa ben en çok alakasız bir isimle, internet kalabalığında kayıp bir halde yazmayı sevmiştim. Bir de gerçek hayatta tanıştığım ve bir şekilde blogumdan haberdar olmuş, ama neler yazdığımı okumasın istediğim kişiler de var tabii... Bence bir çok sevdiğim blogger, benzer nedenlerden artık ya az yazıyor, ya soğuyor, ya yazmaz oluyor.

Kısacası; tebdil-i mekanda ciddi ferahlık varmış.

Yakında bir posta düşer belki kutunuza, "burada yazıyorum yine" diye anlatan... Okursunuz, yine seversiniz belki, veya hiç bilmeden yollarımız kesişir yine, kim bilir... Düşmezse de gücenmeyin olur mu?

Güzel şeyler paylaştığım, blog sayesinde tanıştığım herkese teşekkürler.

Sevgiler.

mormermaid@gmail.com

Sonradan not: Mail adresini yorum olarak bırakan, haber vermemi isteyen herkese teşekkür ederim. Mail de atabilirsiniz.

selam dünyalı

E bir yerden başlamak gerek.
Bu robotlu sayfada biriksin bu kez kelimeler, yanyana dizilsinler. Neşelensinler.