anne sütü üzerine

İnternet çok zengin, gerçekten. Bir çok anne-bebek blogu ve deneyimleri çok şey katıyor. Ama herhangi bir doktor tavsiyesinin son derece rahat bir şekilde paylaşılmasını garip buluyorum.

Doktor konusu zaten başlı başına çok çok derin bir mesele. Ben doğumda çocuk doktoru olarak seçtiğim doktoru, birkaç hafta içerisinde değiştirdim. Telefonda ilaç önermeye kalktığında, birkaç sorumu geçiştirdiğini hissettiğimde, bir hastanın sorusunun hafife aldığını gözlemlediğimde yeni doktor araştırmalarına başlamıştım bile.

Gerçekten önemli, çünkü bir nevi bebeği birlikte büyütüyorsunuz. Benim kişisel tavsiyem; yenidoğan uzmanı bir doktor seçmek. Bu ilk dönem için ideal oluyor. Ve doktor konusunda turnusol kâğıdı olduğuna inandığım birkaç konu var;

Örneğin; emzirme konusuna yaklaşımı. Evet şaşırmayın, doktorların emzirme konusundaki yaklaşımları değişebiliyor. 2 yıla kadar emzirmeyi hangi tıp bilgisiyle anlamıyorum ama gereksiz bulan hekimler var. Rahatlıkla mama öneren, hızlı bir şekilde ek gıdaya başlatan, her şeyi kilo alımıyla hesaplayanlar var. Oysa bebek gelişimi, boy, kafa çapı vesaire gibi dengelerle bir bütündür, ve tek gösterge kilo alımı olmadığı gibi, yegane çözüm de mama desteği değildir. Çok kesin konuşuyorum çünkü bu konuda bir çok uzmana danıştım ve kendim de deneyimledim. İnanamıyorum mesela çekmecesinden promosyon mama çıkarabilen doktorların varlığına. “Sütünüz yaramıyor, zaten artık faydası yok” diyebilen doktorlara sıkı bir tokat atmak istiyorum gerçekten. Bu yaklaşımdaki bir doktorun muayenehanesini hızla terk etmenizi öneririm. Normal doğum konusundaki savaşı emzirmek söz konusu olduğunda da sürdürmek zorunda olmak çok acı değil mi?


Anne sütü büyülü bir şey. Sihirli bir iksir. Hiç unutmuyorum, ağrı kesici özelliği olduğunu okumuştum ama bebeğim 3 aylıkken, bronşit geçirdiğinde, gerçekten de emzirirken yapılan iğneyi hissetmediğinde çok şaşırmıştım. Ve bebek dostu bir hastanede olmamızın avantajıyla doktorumuz ve hemşireler emzirirken uygulamayı önermişlerdi.

Dünya sağlık örgütü’nün konuya yaklaşımın okumak isterseniz; şu linke tıklayabilirsiniz. Kabaca çevirirsek, 2 yıl ve daha fazlasında talebe bağlı emzirmeyi öneriyor. Gece ya da gündüz fark etmeksizin, bebeğin talebi doğrultusunda emzirmek. Evet kulağa zor geliyor değil mi? Bu doğal ebeveynlikte de uygulanan bir şey. Doğal ebeveynlik, birlikte uyumak, slingle gezmek gibi eğlenceli şeylerin beraberinde, emzirmeyi de şart koşuyor. Üstelik anneye de kanser riskini azaltmak başta olmak üzere birçok faydası var.

Ek gıda dönemi hakkındaki şu kitaptan alıntılar;
"Scientific rationale: Breastfeeding continues to make an important nutritional contribution well beyond the first year of life. Breastfed children at 12-23 months of age whose intake is similar to the “average” amount of breast milk consumed at that age (about 550 g/d in developing countries; WHO/UNICEF, 1998) receive 35-40% of total energy needs from breast milk (Dewey and Brown, 2002)."
"A longer duration of breastfeeding has been linked to reduced risk of childhood chronic illnesses (Davis, 2001) and obesity (Butte, 2001)"
"During illness, the need for fluids is often higher than normal. Sick children appear to prefer breast milk to other foods (Brown et al., 1990), so continued, frequent breastfeeding during illness is advisable."

Hızlı bir şekilde çevirirsek: “Bilimsel gerçek: Anne sütüyle beslenmek yaşamın ilk yılının devamında da önemli bir besin kaynağıdır. 12-23 aylar arasında anne sütüyle beslenmeye devam eden çocuklar, ihtiyaç duydukları enerjinin yüzde 35-40 arasını anne sütünden almaya devam ederler."


"Daha uzun bir emzirme dönemi, çocukluktaki kronik hastalıklar ve obezite riskini azaltır."

"Hastalıklar esnasında, sıvı ihtiyacı artar ve hasta çocuk anne sütünü diğer gıdalara tercih eder. Dolayısıyla, hastalık sırasında düzenli ve devamlı emzirme önerilir."

Ben ilk 2 ay pompadan faydalandım. Çünkü toraman bir bebek değildi ve gerçekten pompa sayesinde mama desteği olmadan güzelce toparladı. Mastit sorununu ve burada detaylandıramayacağım pek çok sorunu onunla çözdüm. Ayrıca anne bir anda olunmuyor, aslında hem öğrenilen, hem de içgüdüsel bir şey –who aynı betimlemeyi emzirmek için kullanıyor- bu nedenle, pompa aracılığıyla, 2 saatlik döngüde nöbeti babaya devrederek uyuyabiliyor ve çalışabiliyordum. Şu anda hala, uyku öğününü muhallebi yaptığımız ve uyumadan önce az emdiği için, kalan sütü sağıyor ve başka bir öğünde kullanıyorum.

Kısacası, pompa gerçekten harika bir icat fakat emzirmek tamamen tanrısal bir şey. Evet bazı anneler için meşakkatli ve hatta acı verici olabiliyor, fiziksel sorunlar var, zor bebekler var, ama bu kadar güzel bir şey için emek vermeye değmez mi? Üstelik bu bebeğin en birinci ve doğal haklarından biri değil mi? Kafasını çevirmeyi bilmeyen bebek, emmeyi bilerek geliyor dünyaya. Bu zamanlar öyle hızlı geçiyor ki, inanın hatıralarınızda uykusuz geceler değil bebeğinizle paylaştığınız bu özel anlar kalıyor. Ben doğum sancısını, mastitteki acıyı, ilk günlerdeki ağrıları, miktar hesaplamalarındaki endişeleri çoktan unuttum bile. Doğumla ilgili heyecanım ve kahkahalarım, ilk emzirme günlerine dair de; acıktığında nasıl hırsla emdiği, komik suratı ve tarifsiz kokusu kaldı aklımda. Ve daha şimdiden o anları bile özlüyorum.

Emzirme süreci öyle enteresan bir hal ki; gerçekten insanın ruhundaki belki de en ufak bencillik kırıntıları bile yok oluyor. “Sen iyi ol yeter, bebek de mutlu olur”dan ibaret bir durum olamaz annelik, bazı vazifeler var. Kabul etmek istemeseniz de bu böyle. Sadece alışveriş yapmak, tokalar takmak, oyun oynamak, yalnızca neşeli anlarda var olmak ve zor olan her şeyi bir başkasına devretmek ya da başka bir şekilde çözmek bir nevi annecilik oynamak oluyor. Tekkelerde bin yılda öğreneceğiniz bir şeyi, dakikalar içinde öğreniyor egonuz annelikle. Nirvanaya giden en kısa yol.

Ben emziremeyen kimseyi eleştirmiyorum, bilakis üzülüyorum ama bilinçli bir tercih olarak emzirmemeyi asla anlamıyorum. Ve bunun örneğini gördüm; 10. günde bilinçli bir şekilde emzirmeyi kesen anne gördüm. Yaşamının ilk saatlerinde "canım yanıyor mama verin" diyen anne gördüm. Bunu anlamıyorum işte. Çünkü bu normal doğum-sezaryen gibi bir seçim değil, çünkü emzirmek bebeğin ihtiyacı ve size ona bu konuda fikrini sormuyorsunuz. Size en çok ihtiyaç duyduğu ve bunu dile bile getiremediği dönemde onu yalnız bırakıyorsunuz. Ve bunu ileri bir davranış zannediyorsunuz, oysa "ileri" bulduğunuz bir çok ülkede yaptığınız uygulamayı hekimler asla onaylamıyor.

Doktor konusuna dönecek olursak; emzirme meselesi gerçekten ayırd edici bir özellik. Çünkü zaten zor bir dönem ve tabi ki sütünüz olmayabilir, bu durumda çözümler çok. Doktor bu konuda baskıcı olmalı demek istemiyorum ama sizi teşvik etmeli. Kesinlikle etmeli.

Çünkü mesela; Birleşmiş Miletlerin mamalar hakkında bir kanunu olduğunu biliyor muydunuz?

Maddeler şöyle;

1- Halka yönelik hiçbir mama reklamı yapılamaz.


2- Annelere ücretsiz dahi olsa numune dağıtılamaz.


3- Hiçbir sağlık kuruluşunda ürün promosyonu yapılamaz, servislerde kullanılması için ücretsiz veya düşük ücretli mama verilemez.


4- Hiçbir firma yetkilisi annelerle görüşme yapamaz.


5- Sağlık personeline hiçbir hediye veya ürün verilemez.


6- Etiketlerde suni beslenmenin üstünlükleri diye hiçbir resim veya cümle kullanılamaz, bebek resimleri konamaz.


7- Sağlık personelinin bilgilendirilmesi ilmi ve gerçekçi olmalıdır.


8- Etiketlerde anne sütünün üstünlüğü anlatılmalı, ayrıca suni beslenmenin yan tesirleri, maliyeti ve zararları belirtilmelidir.


9- Bebekler için uygun olmayan şekerli kondense sütler tavsiye edilmemelidir.


10- Bebek maması imalatçıları ve dağıtımcıları bulundukları ülkelerde bu kanun uygulanmasa bile bu kanuna uyumlu çalışmalıdırlar.

Aynı şekilde fikir alışverişi yaptığınız annelerde de benzer ayırd edici özellikler söz konusu.  Ben bilgi alışverişinde bulunduğum hiçbir arkadaşıma, kullandığım herhangi bir ilaç adı önermedim mesela. En fazla “doktorumuz bir damla önermişti, faydasını gördük, doktorunuza danışın benzer bir şey önerebilir” diyebildim. Geri kalanı haddime düşmüyor çünkü. Önerenlere de kulağımı tıkadım. "Babam doktor, bence bilmem ne kullanın", "teyzem çocuk doktoru, bu durumlar şu kullanılır", "iki çocuk büyütmüş halam diyor ki..." diyen insandan kaçın. Asla ruh sağlığı iyi durumda olamaz çünkü.

Bu nedenle, “biz hep mamayla büyüttük şekerim, hem rahat ettik hem bak sapasağlamlar” savı tamamen saçmalık. Ayrıca yapmışsınız tamam bizi ilgilendirmiyor ama bari bir de doğruymuş gibi tavsiye etmeyin. Mama kutularının bile üzerinde “ürün ilgili sağlık personelinin önerisiyle kullanılmalıdır" benzeri uyarılar var, tesadüf değil. Ve ayrıca anlamıyorum doğumdan sonra eskiye dönme konusundaki bu telaşı. 6 ay bitti, ben hala iriyim, emzirmenin verdiği bir orantısızlık da mevcut ve bundan memnunum. Telaşa gerek yok, zaman lazım. Çünkü ben anneyim.

Bunları yazmak istedim, asla ahkam kesmek için değil. Yazıda şahsi fikirlerimden çok bilimsel gerçekler ve alıntılar bulunuyor. Ama "ıyyy emzirmek mi çok banel" pervasızca yazılabiliyorsa; bence emziren anneler de deneyimlerini paylaşmalı. Bu "ayyy organik tulumlar aldım"dan daha mühim bir mesele çünkü.

Yaşasın bebek dostu hastaneler. Yaşasın o hastanelerdeki ferah ve temiz emzirme odaları.

Yaşasın emzirme yanlısı doktorlar. Anneye kilo alım baskısı yapmayan, bebeğin mutluluğunu cc’lerle ölçmeyenler. Ve yaşasın emzirme hemşireleri, emzirme gönüllüleri.

Ve tabi en büyük alkış; emzirmek için gayret eden, emek veren annelere. Herhangi bir nedenden sütü azalmış ya da kesilmişse bunun acısını ta kalbinde hissedenlere… Kulaklarınızı tıkayın ve yaşamakta olduğunuz mucizenin tadını çıkarın. Size gerçekten dünyada pek az insanın sahip olabileceği bir ayrıcalık tanınmış. Ve kesinlikle dünyanın en gurur duyulacak işini yapıyorsunuz. Yapıyoruz.

Yaşasın anne sütü! Yaşasın emziren anneler!


-----
Emzirme konusunda uzman doktordan detaylı ve net bir yazı: http://www.anneoluncaanladim.com/yazarlar/21/kadir-tugcu/424/anne-sutu-ve-rakipleri

Dünya sağlık örgütünde emzirme:

Ek gıdalar üzerine bir kitap:

Anne sütünün faydaları:



20 yorum:

deryik dedi ki...

ya ben mi paranoyağım acaba? komplo teorilerim var:
bir sürü kadın iş yerinde kreş, emzirme odası, emzirme saati hakkı vs şeyleri talep ediyor. feministler, aile örgütleri bunun için deli gibi eylem yapıyor. sonra biri çıkıp "ya aslında var ya, şart diil o ya, mama da görüyo aynı işi" diyor. genelde de erkek bu doktorlar, ne hikmetse. sonra o kadınların bir kısmı ikna oluyor, vazgeçiveriyor en temel haklarından. ki bu hak, hem onların hem de bebeklerinin hakkı.

hep derler ki bebek ilk 2 yıl anneyle mümkün olduğunca bir arada olmalı. ama "çalışan kadın" için önce bunu imkansız hale getirip sonra buna uygun mazaret ve bilimsel" gerçek"ler üretiyorlar. oysa çalışan kadının bebeğinden uzak kalması bir önkoşul değil, sadece erkek egemen sistemin bir sonucu. ayrıca kapitalist sistemde, çalışanın hiçbir şeye vakti yok, hep bir şeylere geç kalıyoruz, eh emzirmenin karşılığı da mesaiden çalmak oluyor haliyle. bunun için de fabrika kızı olmak gerekmiyor, laptoplı proleterler de pek parlak durumda değil yani :) mesela.

doğaldan uzaklaşmak gerekebilir, her zaman en doğal en sağlıklı şey olmayabilir pek tabii; ama emzirmek, anne sütü, biraz temel şeyler yahu. yani gün oluyor, doktor bu yaşımda bile soruyor zamanında ne kadar anne sütü aldığımı, çünkü o bir yatırım. ben 6 aydan az alabildiğim için, doktor defterine yazıveriyor bu dipnotu.

çocuklar deney faresi değil. kadınlar çocuklarından, o bağdan vazgeçmek zorunda da değil. çalışma şartları, modern zamanlar, bir zahmet bu gerçeğe uyarsa, belki bilgi kirliliği de azalır. ben özellikle son dönemdeki bu vazgeçişi iş hayatının zor şartlarına da bağlıyorum. bir yerden iç rahatlatıyor insanlar, nasıl olsa her şeye bi makale yaratmak mümkün.

uzattım.

Hayat güzeldir.. dedi ki...

nefis bir yazı olmuş eline kalemine sağlık... Normal doğum için gösterdiğim garetin çok daha fazlasını sütümün son damlasına kadar gösterirken izin verirsen bloguma bu yazının linkini vermek isterim.
Yaşasın anne sütü, yaşasın emziren anneler..
Sevgilerimle, Pınar

cuckan dedi ki...

çok güzel omuş, ben de iş yerinde hala koştur koştur sağacağım diye güç bela yer edinip serserilerle muhattap olan bir kapitalis t rejim mağduruyum. Doğala karşı geldikçe sinirleniyoruz, sinirlendiriyoruz...

eline sağlık.

Kirpikteki Gözyaşı dedi ki...

Çok yararlı bir yazı olmuş!!! Sanırım dr.lar dahil herkeste bir kolaya kaçma durumu var. Ben anne değilim ama bebekle anne arasındaki bu özel bağı herkes yaşamalı bence.

Robin Goodfellow dedi ki...

vallahi tebrikler diyorum daha bişey demiyorum. bir tarafımı yırtıyorum doğal doğum doğal beslenme diye.

Deniz dedi ki...

tam da Ozgur kuzumla onemli bi donemeci gecerken emzirme, annelik, bencillik uzerine olan bu yaziniz cok hosuma gitti. Tebrikler.

mortingen dedi ki...

yaşasın anne sütü vermek isteyen annelere destekçi babalar :)

Munibe dedi ki...

Bebek dogdugunda doktorlarin "alin evde bir kutu mama bulunsun yetmedigi yerde kullanirsiniz" gibi sacma tavsiyesi yuzunden bir tanidigim sutu varken ve emzirebiliyorken mamaya gecmek zorunda kaldi. Cunku bebek gazdan agladigi halde etrafindakilerin "ac bu cocuk" laflariyla surekli mama ilave etti ogunlere. Ve dolayisiyla bebegin emmesi, annenin de sutum yetmiyor psikolojisine girmesiyle emme olayi azalarak bitti.
Daha ilk gunden "evde bulunsun" diye mama aldiran doktordan da uzak durmakta coook fayda var.

hotmama dedi ki...

Kalemine saglik, cok guzel bir yazi!

Anonymous dedi ki...

Her iki doğumunu da normal yolla tamamlamış, büyük oğlunu 18 ay ama hibir sebep yokken küçük oğlunu sadece 2 ay emzirebilmiş bir anneyim. Miniğim 8 aylık. Emzirememiş olmak hala içimde bir sızı. Çok güzel bir yazı olmuş.
Sevgiler
Aslı

larelith dedi ki...

10 aylık taze bir anne olarak yazınıza katılıyorum.Çok güzel olmuş Kızımı hala emzirebildiğim için şükrediyorum.Bazı sıkıntılar yaşadım.Bu tip dr ve hastaneleri kınıyorum. Ayrıca gazdan ağlayan çocuklara karnı aç muamelesi yapıp, annelrin sütünü bitiren komşu ,akraba vs. yi de acilen yanımızdan uzaklaştırmak lazım. Sitemde linkinizi vererek ben de kendi hikayemi anlatmak istiyorum.

sevgiler

Nil'in annesi

Gülsenem dedi ki...

Bir de bu iğrenç devam sütü reklamları yokmu?! "Akıllı bebekler .... içer" falan.
Akıllı anneler bebeğini bilmem kimin yaptığı devam sütleriyle değil de Allahın bize sunduğu en harika nimetle beslerler.

özlemköse dedi ki...

Sevgili Mormermaid,
yazılarını topluca okuyorum fırsat buldukça ve kalemin, inandığın ve ardında durduğun meseleleri aktarabilme yetini çok takdir ediyorum. Sanıyorum Ekşi'de sen diye varsayarak okuduğum da sensin :) Ama şunu tüm samimiyetimle söylemek istiyorum, okuyabildiğim yazılarının hemen hemen hepsinde ya birilerini ya da birini eleştirme ihtiyacına ilişiyor gözüm.Bunu seni eleştirmek için yazmıyorum, bence bu toplumsal bir durum, bahsetmek istediğimiz şeyden ya da kendi düşündüğümüz veya inandığımız şeylerden bahsedebilmek için başkalarının neler yaptığından ya da yapamadığından bahsederek başlıyoruz olaya..Bu kadar "critical" (bu sözcüğün Türkçesi olmadığına inanıyorum, affet beni) olmak senin için yorucu ve yıpratıcı olmuyor mu?Eleştirinin devinimi getirdiği konusunda elbette hem fikiriz ama annelikle daha da coşkunlaşan bu güçlü kalemin her yazısında kendi mutluluğu ve haklılığının üstüne düşen bu "öcü, pis, kaka" olan vurgusunu bir gölge gibi algılıyorum ben...Kişileri ya da kurumları bu denli özgürce eleştirebilen bir anne umarım bu satırların samimiyetine ikna olur. Sevgiler-Öpücükler
Özlem

Anonymous dedi ki...

ilginc bilgiler icin tesekkurler

mermaid dedi ki...

@ozlemkose: Merhaba:)Öncelikle, hayır ekşi'de yazmıyorum. Satırlarınızın samimiyetine elbette inanıyorum, blog benim için bankta oturup çekirdek çitlemek gibi bir şey. Bu kadar eleştirel olması bu yüzden olabilir, açıkçası ben o kadar da ciddiye almıyorum. Genelde sinirime dokunan, beni güldüren şeylerin birikip boşaldığı bir yer gibi. Pek bir web günlüğüne benzemiyor bu yüzden.
İsim ve blog adresiyle yorum bıraktığınız için teşekkür ederim, tanıştığımıza memnun oldum.

mermaid dedi ki...

@larelith: tabi ki, teşekkürler.

serap dedi ki...

o kadar etkileyici bir yazı olmuş ki. iki oğlunu da ikişer sene emziren bir anne olarak söylediklerinizin tümünün altına imzamı atıyorum. ve oğullarım büyüdükçe (şuan biri 9 diğeri 5 yaşında)emzirmenin meyvelerini alıyorum. sık sık hastalanmamaları bir yana, kendine güvenmelerini,yaşıtları obeziteyle savaşırken beslenmeyle ilgili problem yaşamamalarını ve en önemlisi de mutlu birer çocuk olmalarını ben hep emzirmeye bağlıyorum. ve buradan herşeye rağmen 2 yıl emzirmek için savaşanları(!) kutluyorum
serap
biravucgunes.blogspot.com

larelith dedi ki...

yazımı nilprensesi.blogspot.com dan okuyabilirsiniz teşekkürler.
sevgilerimle

mısır patlağı dedi ki...

mükemmel bir yazı olmuş, okudukça bir daha üzüldüm bebeğimi 8 aydan sonra emziremediğim için, ben memurum, günde 1.5 saat süt iznim var, mesaim saat 8de başlıyor, bebeğim doğduktan 3 ay sonra işe döndüm, bu açıdan özelde çalışan annelere oranla şanslıyım, işe başladıktan sonra her sabah 5.30da emzirme mesaim başlıyodu, 5.30da kalkıp bebeğime ben öğle arasına gelene kadar yetecek miktarda süt sağıyodum, bu çok zor oluyodu bende,bir saat boyunca süt sağıyodum, anca yeterli miktara ulaşabiliyodum, 6.30dan 7.30a kadarda bebeğimi emziriyodum, 15dkda hazırlanıp işe yetişiyodum, sonra öğlen geldiğimde abartmıyorum bir göğsümde bebeğimi emzirirken, diğer göğsümü ben gelene kadar yetmesi için yine sağıyodum, ve bu sefer fazla süt birikmediği için inanılmaz zor oluyodu, genelde yemek yiyemeden işe dönüp, iş yerinde bi şeyler yemek zorunda kalıyodum, bu 8 aya kadar böyle gitti, sonra bebeğim emmek istemedi, bıraktı, çok çabaladım devam etsin diye, durmadan denedim ama emmedi, ve ben hala çok üzülüyorum, bebeğim şu an 1 yaşına girmek üzere. keşke hala emziriyo olabilseydim...

Anonymous dedi ki...

42 günlük bebeğimi ilk kez dün evde bırakarak 1-2 saatliğine dışarı çıkmak durumunda kaldım. Gözümün önünde sadece dudaklarını uzatmış boynumu gagalayan halleri vardı. Eve dönüp onu kucaklayana dek o dudakları gördüm. Doğduğu günü düşünüyorum sıkça, ben ayılmaya çalışırken onu göğsüme koymaları ve minik kenemin hemen yapışıp cork cork emmeye çalışmasını hatta emmesini unutamıyorum. Bu yazıyı okuyup duruyorum dünden beri ya da önceki gün. Ne güzel yazmış yahu diyorum sürekli.