kör nokta


Yara
Kör noktalar vardır her aşkta
İnsan doğar ölmez o suçla
Orada o küçük çoçukla kalan
Ağlar hayatın sonsuzluğuna
Kim tutar ki elini bir daha
İçini kanatan bir rüya olur bu yara
Bir masalın sonunda ölüme
Aşkını anlatan bir kadın olur bu defa
Hiç konuşmaz bazen gül susar
Yaprak titrer acıyla düş yanar
Orada o güzel uykuda hüzün
Büyür büyünün sonsuzluğuna
k.iskender
/

Kedilerin ilaç telaşı, kar yağsın duası, şibumi, saç bakımı, last fmi yeni keşfetmek, enerjik kız, sabah erkenden ütü, az uyku, çok kedi tüyü, kaz tüyü yorganda maaile sıcacık uyku. işte böyle bir kış.

kızkulesi








"İçindeyken gözlerinin onu araması ne tuhaf değil mi?"
dedi.
Evet, sahiden.
Orda olduğunu bilirken, yine de gözlerinin onu araması.

/

Sandviçler hazır.
Bir örnek pantolonlar.
Spor ayakkabılar giyildi.
Kahvaltıya çıkıldı.
Hava mayıstan kalma, ışık sarıydı.

/

Kız Kulesi!
Bir baktım, iki bilet aldı, şaşırdım.
Daha önce gitmemiştim, hiç, iyi ki. İlkleri onunla yaşamak ne güzel.
Sıradan bir pazar gününü diğerlerinden farklı kılmayı nasıl becerebiliyor her defasında?
İlk günden beri.
Sahilden bakınca, hoop yüzesin geliyor, bir şeye binmeye ne gerek var ki, iki kulaçta ordayız biz.
Hem denizkızıyım ben.

Daha önce cesaret edememişim meğer.
İstanbul'a bakmak, ama Kız Kulesini görememek.
Çok değişikti, çok ilginç.
Bir taraf pek rüzgarlı, bir taraf daha az. Romantik falan diyorlar, bilmiyorum ben sanırım o kadar romantik sayılmam. Kulenin tepesinde hop hop zıplayarak dönüp durmak, uzun uzun bakmaktan keyifli geldi sanki.
Karar veremedim. Kız Kulesinden bakmak mı daha güzel, Kız Kulesine bakmak mı?

Dürbüne jeton atıp bakacakken, sevgilinin onu bizim kulemize çevirmiş olması.
Gözümü dayadığımda onu görmek.
Galata Kulesindeki günü hatırlamak bakarken. O gün bu kadarını hayal edebilir miydim acaba?
Edemezdim sanırım. Değişmeyen tek şey, benim bir tek ona bakarken, İstanbul'u bile unutabilmem.
Bunları düşünürken, buğulanıverdi mercek.
Şükürler olsun ki, karşılıklı iki Kule'nin imkansız aşkı gibi değil bizimki.
Hakkındaki efsanelerden kulağıma dolanları bile unutuverdim. Benim Kız Kulesi masalımın bir sayfası daha dün yazıldı.
Hayal edip durduk, burda yaşasak hani, harika bir şey, mektuplar, faturalar, nasıl ulaşır acaba? Ne kadar da keyifli olur.
Aldığı bilette adres de vardı;
Kız Kulesinin adresi:
Üsküdar Salacak Sahili Karşısı-İstanbul
Hem çok net ve ortada, hem de bir o kadar havada asılı bir adres. Bayıldım ben. Sahilin karşısı yani:)
fotoğraf:mortingen

sobe!



hihi
Sardunya beni sobelemiş.
Bir şeyler yazasım vardı zaten, yazayım madem:)


1- Blog yazmaya ilk ne zaman başladın?

Tam bir tarih hatırlamıyorum, sağa sola düştüğüm dağınık notlar pek çok.
Sonra, yaz sonuydu sanırım, sevgilim demişti, sana bir blog yapalım diye.
İşte o zaman başladı.

2-Blog yazılarımın konusunun belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum, yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?
Yok yaw canım nasıl isterse.
İstersem müzik koyuorum, istersem fotoğraflar.
Çizgi falan yok, daha çok dairesel:)

3 -Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Pek sayılmaz.
İki ders arası, çay molası, can sıkıntısı, neşe patlaması falan durumlarında oluyor.
Çok çok az vaktimi alıyor, bir kerede yazıp onaylıyorum.

4 -Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı ?

Artan bir bekleyiş varsa, farkında değilim zaten.
Zorunlu bir hal alan durum olunca direk bırakırım.

5 -Blog yazmayı ne kadar sürdüreceğim?

Yazmayı daima.
Ama blog olayını bilmiyorum.
Canım sıkılırsa bırakabilirim.
Daha hoşuma giden bir yöntem bulursam, ona geçebilirim.


''Eğer her gün kullandığınız zeytinyağı şişenizin kapağını açtığınızda içinden bir cin çıksaydı ve hayatınızda memnun olmadığınız bir şeyi değiştirebileceğini söyleseydi, neyi değiştirmesini isterdiniz?''
Bu şişedeki zeytinyağı hiç bitmesin diyebilirdim, ben çok seviyorum zeytinyağı, böyle domatesler yüzsünler içinde, bata çıka yiyeyim, çok yiyim hiç kilo almiyim diyebilirdim, burnumu oynatayım bulaşıklar yıkanmış olsun, günler daha uzun olsun, 30 saat misal,

ama en önemlisi, haftada bir gün daha olsun, gizli bir gün,
hani "john malkovich olmak" filmindeki ara kat gibi.
pazardan sonra, pazartesiden önce, kimsenin bilmediği, sadece ikimiz için.
Yaşlandırmayan, kimseyi katmayan, iki kişilik, takvime yansımayan


Hm, ben kimi sobelesem;

Şu sıra balıkbakıcısı; Deryik!
Shine on you; Tugce!

bu kadar:)

yaşandığından farklıdır, keyif içinde saklıdır

o her zaman gülen yüzü, bazen hüzünlü bi şarkıdır

karşımda geç kalmış yıllar, arkamda bir çok aşkım var
rastgeldiğim tüm insanlar seni bana anlatırlar...

göründüğünden de güzelsin, niye dışımda gezersin
içindeki sensizliği sen başlatır sen bitirirsin

aklımda kör başlangıçlar, hepsinde senden birşey var
geç yattığım bütün akşamlar seni bana anlatırlar...

küçük sitemler ettin bazen
bazen kelimelerle af diledim senden
o kadar memnunum ki bana gelmelerinden
belki hiç belli etmem ama
dünyanın en mutlu erkeğiyim ben
yanındayken

yaşandığından farklıdır
tadı baldan da tatlıdır
o her zaman gülen yüzü
bazen hüzünlü bi şarkıdır..






happy new year!







yılbaşı güzeldi.
ilk kez bir ağaç, konfetiler vardı.
ha bir de nerden becerip de bulduğunu bilmediğim kar spreyi.
heheh bizim yılbaşımızda kar bile vardı:)
güzeldi.
2007 de öyle.
geldi, mutluluk getirdi.
seni getirdi.
güzel bir yıldı, beklenmedikliklerle, aşkla dolu bir yıldı.

ocak soğuktu,
şubat telaşlı ve kararlı,
mart ev-len-mek!, kalbimin her zerresiyle "iyi ki doğdum" dediğim ilk doğumgünü,
nisan en güzel bahar-ilk kedi-ilk yolculuk,
mayıs gez gez gez-piknikler-evde ilk davetler,
haziran ilk yaz-mevsim meyveleriyle yapılan reçeller-reçel kokan ev,
temmuz sıcak-püf püf vantilatör- hafif elbiseler- her akşam dondurma alan sevgili,
ağustos sıcak!-uçsak uçsak nereye uçsak?-susuz ankara- terasta hamak keyfi,
eylül-yaz biterken yünler edinmek-ilk kez bir kışı da baştan sonra beraber yaşamanın heyecanı-yine uçak,
ekim city lightsta yıldönümü-battaniye altında iki sevgili,
kasım yeni işler- yeni telaşlar-iyi ki doğdun,
aralık iki kedi bir bayram'dı.
hep hatırlayacağım bir yıl.
daha neler yazılır, not edip durdum bi yerlere, fotoğraflar çektim, zamanda bıraktığımız ayak izlerini kaydettim.
inciler, pırlantalar gibi tek tek.
kutularda saklamıyorum üstelik, takıp geziyorum hepsini ben, şükrederek.
kişisel tarihimizin ilk-benim ömrümün en güzel yılıydı. -ikibinaltıdan başlayan kısmıyla elbette-
bütün bu sebeplerden, en umutla karşıladığım yıl; ikibin8.
güzel olmalı yeni yılda bir şeyler dilemek.
ama yeni yıl dileğim yanıbaşımda benim.
/
bu sabah indim aşağı, komşumun "günaydın" sesini duydum,
gökyüzüne baktım bir de ne göreyim;
ilk kar!
çok kar, beyaz kar.
yukardan iniyorlar.

maya!



bayram sabahı ciciler giyip, namaza giden sevgiliyi beklemek...
et kokan ev.

sonra bu bayramın hediyesi, sokağımızdaki dede'den.
kucağıma oturuverdi hanımefendi, kalkmadı.
aldık eve getirdik.
kraliçe tavrı olan bir kız. hani bi karışıklık olmuş da sokağa düşmüş sanki.
asil.
duman neler yaptı, bağırmak çağırmak, hırlamak, dövmek dahil.
o en rahat mindere geniş geniş kurulup keyif yaptı.
gaaayet relax.

sarışın bir kız, süslü, boynuna doladığım süsü bile pek sevdi, itiraz etmedi.
ilk günler hele, sırnaştı, şımardı, kendini sevdirdi, yumuşacıktı.
ara ara hep hapşırdı:)
şimdi daha rahat o da, canı istemeyince sevdirmeyebiliyor, hapşırmaların yerini mutlu grrrlamalar aldı.
artık iyi anlaşıyorlar iki cadı.
bense gribal.
dün üç kız evde uyku keyfi yaptık.
özlemişim. öğle güneşinde ütü, telaşsız yemek yapmak, ikindi vakti kitap okumak.
bir de komşumuz uğradı, bitki çaylarıyla, iyi ki geldi, iyi geldi...


senfoni




Fotoğraf:kasımikibin7/salacak



telaş telaş.
çocuklar bıcır bıcır. akışkan, hareketli, sürekli!

"çöpünü neden camdan attın?"
"ama öğretmenim, zaten çöp arabası geçiyordu, burdaki kutuya atsam da oraya gitmeyecek mi?"

akşam karanlığında eve dönme hali, nerde buluşsak, ne yesek, nasıl yapsak.
iyi ki varsın, iyi ki yanımdasın.
kapıyı sevdicekin açması.
huzurlu ev, sıcacık.
sahlepe tarçın keyfi.
sıcacık kanepede uyuklamak.
hava nasıl olursa olsun, serin, güneşli günler gibi yaşamak, fotoğraftaki gün gibi hani.
kavanozdan çikolata araklamak.
mesnevi okumaya bile vakit bulmak.
artık örgü örmek için zaman yaratmaya çalışmak.

ve;
bayram planları, yılbaşı planları.
bu ilk başbaşa bayramımız.
heyecan yaptım ben, şimdiden.
kendi bayram geleneğimizi oluşturacağız.
"biz bayramda..." diye cümleler kuracağız ilerde.
seyahat yok bu kez, kamp kurcaz evde, huzur kampı:)
yünlerim hazır, yemek menüm de, ha bir de puzzle.

sonra geçen hafta;
düğün!
beraber, başbaşa katıldığımız ilk davet.
elele girmek, keyifle yemek içmek.
ama en güzeli dansetmek. orda sanki bizden başka kimse yokmuş gibi.
tam da o an, ilk dansettiğimiz anı hatırlamak... onun da aynısını düşündüğünü bilmek, hissetmek.

güzel bu.
beraber bir tarih oluşturduğumuzu hissediyorum artık iyice, anılar. sonra beraber edinilen alışkanlıklar. daha güzeli artık pek çok şeyi konuşmak zorunda kalmadan anlatmak. kendiliğinden yapıverdiği bir şeyin aslında en çok ihtiyacım olan şey olması.

güzel.
kendime şaşıyorum, en telaşlı zamanlar sanki ama öyle sakinim ki.
o panik kız sakinleşiyor sanki, olgunlaşmak değil ki bu, sakinleşen sular gibi, serin akan, yolunu bularak...





"SENFONİ


Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.


Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.


İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum..."

Turgut Uyar

kahvaltı


"Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"


Cemal Süreya...


Pazar kahvaltısının en çok yakıştığı yerde yaşıyoruz, o yüzden de Pazar kahvaltıları en çok bize yakışıyor:) -pek kendini beğenmiş gördüm kendimi-

Erken uyanmak yok, acelem yok, daha da tembellik edebilirim ama rengarenk perdelerim, ışığı görüyorum, kalkıp, açıyorum pencereyi.
Serin hava. Ama güneşli. Nasıl bir güneş. Enerji veriyor, durduğun yerde dutramıyorsun, çıkman gerek, dışarda olmalı, o havayı solumalısın.

Çıkıyoruz.
Sadece yürümek bile yeterdi aslında, yürüyoruz, deniz, denizin olmadığı yerde yaşayamam ben, hava ışıl ışıl, yürüyoruz.

Önce kocaman kahvaltı. Abarttığım tek öğün. Şölen gibi, kutlama gibi, en sevdiğim öğün. Bir ayin gibi, kutsal. Acelesiz telaşsız. Evde yapmak da ayrı keyifli. Çaylar, meyve suları, renk renk reçeller, sosis, güneş yumurtalar, zeytinyağı içinde yüzen salatalıklar, bir yanda gazeteler sonra, sponge bob açık olabilir, mır mır huysuz kedimiz...

Bence tüm gün bile sürebilir.

Hava süper. Geliyoruz, açık büfe kahvaltı; en sevdiğim şey, evde bile öyle uygulayacağım neredeyse ben Pazar günleri.

Tabağımız hazırlıyoruz, benim maharetli sevgilim, çok fazla şeyi aynı anda taşıyabiliyor, elinde tabaklarla masaya gelirken, bir kez daha aşık oluyorum ona, bu bahar ışığının altında yüzüne bakarken, o farketmiyor.

Sonra...

Yemek, içmek, yanda deniz, istanbul, keyifle içilen birer sigara, birer çay daha, ürpermek esen rüzgarda, "ayaklanın artık" diyen istanbulun sözünü dinlemek, kalkmak, kuzguncuk'a doğru, sokaklara dalmak, evlere bakmak, ilanlara, belki burda bir eve taşınırız bir gün ne dersin...


senin kedin olmak

herkes dinlesin herkes!
dün akşam sarılmış sıcacık evimizde otururken hep bunu dinledik biz...

/

Senin kedin olmak kolay desem yalan
Gözden uzak kalmak çok zor bir an
Tırmandığım her ağaçta
Ve attığım her küçük adımda
Sen varsın hep yanı basımda
Ve aklımda

Senin kedin olmak kolay desem yalan
Yine de gözlerim hep parlıyor inan
Kıvrılmısım ayak ucunda
Uyuyorum rahat rahat yatağında
Sen varsın hep düslerimde
Ve kalbimde

Hep burnumun dikine gitsem bile
Uyumluydum isime geldiğinde
Ömür boyu tek sevdiğim sendin
Ama sanma ki sahibimdin
Senin kedin olmak kolay desem yalan
Aslında hiç yüksünmedim ben bundan
Sen ağlarken yanındaydım
Göz yaşların hala yanağımda
Ben varım ya kucağında
Sakın unutma

Gökalp Baykal

waybackintolove





Artık bir mesaiye sahip olmaya alışma hali.
Akşam eve gelince anlatacak bir sürü şey biriktirmek.
Çocuklarla olmak güzel, masum, neşeli, acayip zekiler.

Sonra haftasonu, sevdiklerimizle beraber sürpriz doğumgünü partisi.
Keyifli ötesi.
Cam kestirene, mor kazağı seçene, bulaşıklarıma yardım edene, tablomda kendi fotoğrafını arayana, gecikerek de olsa, ellerinde torbalarla noel baba gibi içeri girenlere, herkese teşekkür ederim:)

/
music and lyrics;

Bir ay kadar önce izledik.
Çok tatlı, uçuş uçuş, keyif filmi.
Notting hill’den neşeli, müzikleri kendini sevdiren film. Şarkı çok hoş, bugün pek çok kez dinledim tekrar tekrar...
waybackintolove: