270509

Ben ölçülü sevmeyi beceremem. Yapamam. Arkadaşlarımı, yakınlarımı, dostlarımı da böyle ayarlanamamış, doğrusu bilerek ayarlanmamış dozlarda severim, sevdim. Bu yüzden yara aldığım da olur, ama aldırmam, ben böyleyim.

Sevgilimse hele söz konusu, bencilliğe kaçarım belki. O başka bir şeydir. Kuralları kalbimin koyduğu bir şeydir bu. Aşkın edebine göredir herşey. O benimdir, hep benim olsundur, kimse ona dokunamazdır, kimse üzemez, kimse yan bakamaz, kimse bir şey diyemez, aslankaplan olurum o zaman ben. Benden ayrı biri değil, benden daha çok bendir, canımdadır o. Daha ilişkimizin başlarında, belki geleceğe yön veren bir hareketti yaptığım ama çekinmedim hiç, o gitmeyi planladığı şehre "gitme" diyiverdim ben, cesaretle. "Gitme?" Gitme, çünkü seni burda yanımda istiyorum, hiç değilse şimdilik, ben peşine takılana dek. Ve o gitmedi.

Nerelere geldim. Bunun dışında bencil değilimdir. Müdahale etmem, mutluluklarını isterim ve bunu bütün kalbimle isterim. En radikal kararlarında bile desteklerim, gurur duyarım ve yanlarında olurum.

Duman için de benzer bir yol ayrımına geldik. Bu taşındığımız yeni evdeki mutsuzluğu, buraya alışamaması, burayı neredeyse hiç sevmemiş oluşunu uzaktan izledim ve "olsun benim yanımda ya" demeye çalıştım, ta ki bir noktaya dek. Mutsuzluğunu derinden hissettirene ve gözlerimin içine bakarak anlatana dek. Sonra "nolursa olsun yanımda olsun" anlamını yitirdi. Çünkü, o bir hayvan arkadaş, bir "pet" olduğundan çok, bir birey. O yüzden ona seçme şansı verdik, bir yakınımızın son derece korunaklı bahçesine bıraktık. Hiç de kolay olmadı tabi, ne karar vermesi ne de uygulaması. Ağladım, üzüldüm, özledim, içim acıdı, burkuldum. Ama hafifledi. Bütün günkü tek arkadaşım, gevezelik ettiğim, ne çok şeyime şahit, huysuz ve tatlı bir kadın. Ama tedirgin değilim, orada bakılıyor, karnı tok, sırtı pek, gittikçe görüyoruz ve çok mutlu görünüyor, bizimle gelmiyor, evini özlemiyor, bizi özlüyorsa bile, bunu giderdiğimizi düşünüyorum. Onunla geçirdiğim şahane 2 yılım, bir çok anım varsa cebimde neden üzüleyim, neden içim parçalansın ki? Sevginin bu türü bencil olamaz, olmamalı. Çok sevmek, tutsak etmek olmamalı. Zor olsa da, eksildikçe artabilecek kadar sevmek. Belki en iyi kedilerin bildiği bir şey.

Duman, orada mutlu ve o zaten dış dünya için antremanlı bir kedi, öyle "yetiştirdik". Şimdi hop hop oynuyor, baharın tadını çıkarıyor, kendi türünden canlılara yarenlik ediyor.

Bu yazıyı okuyacak ve olumsuz yorumlar yapacak sözde hayvanseverlerden, bir hayvanı sevmenin ne anlama geldiğini bir kez daha düşünmelerini rica ediyorum. Onlar, en doğal hakkı olan doğurmayı da elinden almama kararımızı eleştirmişlerdi sahi.

senden dahaaa güzeeeel!

Yürüdük, ıslandık, ısındık, kuruduk, güneş çarptı, rüzgar vurdu, yürüdük, yürüdük, yürüdük, yürüdük. Deliler gibi güldük. Güneşte kedi gibi kıvrıldık, kitap okuduk. Açık havada beraber sereserpe çimlerde kitap okumaya bayılıyoruz. Yola çıkarken o kadar yorgun, o kadar uykusuzdum ki, bir an gitmekten vazgeçmeyi bile düşündüm. Gözlerim pörtlek, midem zıp zıp. Ama dinlenmek her zaman uyumak, yatmak değil iyi biliyorum. Farklı bir şey yapmak, bulunduğun yerden uzaklaşmak, yeşil ve mavi görmek daha iyi gelir hep.

Bu yolculuktan, içimde kalan en çok şey su sesi. Ama deniz değil. Göl ve minik akıntılar. Her birinin farklı şarkılar söylediğini bilmezdim ben. Bir minik, yolunu bulup akan derenin tam ortasına kim bilir nasıl yerleşmiş kocaman bi tahta parçasına oturup, tıngır mıngır sallanarak kitap okuduğumuz o an hafifledim, yorgunluklar suyla akıp gitti, yanımda getirdiğim arazlarım suyun yumuşattığı taşlar gibi berrak, suya boynunu büken bitkiler gibi uysal oldu sanki.

Bir teyze vardı sonra. Pembe'ymiş ismi. Pembe de bir başlık vardı başında, kendi örmüş olmalı. Topladığı kuşburnundan verdi bize. Masalını anlattı. 82 yaşında. En küçüğü 9 aylık 3 erkek çocuk yetim kalmış. Onlara bakmış çalışarak, hepsini büyütmüş, hala da çalışıyor. Çalışmayı anlattı, bir yandan ip eğerken. Müthiş neşeli, dinç, yaşam dolu ve çalışkan teyzeydi yolumuza çıkan. 82sinde ama hiç de ölümü beklemeyen. Yürürken hep o teyzeyi düşündüm. "Çok yakışıyorsunuz siz" deyişini bize kikir kikir.

Yapraklara bastık, uygun adım attık, mayıs ışığı gözümüze kaçtı, yağmuru ıslattı, rüzgarı nefes açtı. Şahaneydi.

Yolda bir de şarkı hediye etti bana sevgilim:
http://fizy.com/s/1494ua
Haftasonu, yol, Abant, temizzz hava, harika bir dinlence, yürümek, yürümek, yürümek. Bu gece rüyamda fotoğraf makinesini unutmuştum, onu unutmamalıyım.

Parmaklarım kilitlenmek üzere, ütüler dağ gibi, evde yiyecek bir şey yok, üstelik mini sandviçler yapmak da istiyorum, bir de müzikler var hazırlanacak, ve milyonlarca kelime beni bekliyor--- ama çok mutluyum ben!

Hoop planlar yapan sevdiceğime papatya toplıcam haftasonu, kesin. Bu sefer ben ona toplıcam.
Şimdi, sabahın erken saatlerinden beri, nihayet kısa bir mola.

nar çiçeği for dummies

Bahsi geçen narçiçeği çayım için istek üzerine tarif:

Bir buçuk litre için, minik bir avuç kadar nar çiçeği zamazingosu, bir çorba kaşığı (tercihen esmer) şeker ve yarım limon sıkıyoruz. Soğuyunca süzerek içebiliriz. Ekşimsi, morcivert!

İstersek, önce sıcak içerek dener ve tadını bulabiliriz, mesela şekere ihtiyaç duyulmayabilir, iki kupa çıkan bir demlik için 7-8 minik şey yeterli.
Rengi önce mor, sonra kırmızı, sonra bildiğin koyu bordo oluyor.

Ben soğuk algınlığı için sıcak tüketirken iyi geldiği için keşfettim ve dahası antioksidan falan filan ama hepsinden önce şahane leziz, serin ve şahane!



Deryik'e burdan davet: Tombul sürahimden bir bardak da sana ayırdım.

snow white

Günaydın,

Şimdi ben beyaz, mini mini bir netbook'dan bildiriyorum. Kendisi bu yazın süprizi. Hafif, tontini, sessiz ve uslu. Tamamen benim için tasarlanmış sanki.

Artık daha da mobil bir kız olacağım, kendisiyle neredeyse eşit boylardaki kırmızı moleskine ajandamı yanına katacağım, çimlerde bile çalışacağım, seyahatlerde sıkılmayacağız. Laptop tamamen sevgilime kaldı ve artık bir kız bilgisayarı olmaktan çıktı.

Sevdiceğim şu sıralar Noel Baba gibi. Hıdırellez çizimim işe yaramaya başladı. Geçen yıl da böyle olmuştu, daha mayıs ayı çıkmadan dileklerim hop hop gerçekleşmeye başlamıştı. Evet kabul ediyorum, bunda listemi sevdiceğimin görmesinin etkisi büyük tabii ama olsun ben yine de mucizenin kaynağı belli.

Ve ben şımarık bir kızım tabi,

Evet, sıradaki?




Arkaplan resmi için, istediğim her şeyi yüklediğin için ve en çok bir hayalimi daha gerçekleştirdiğin için teşekkür ederim.

cikcik

Ben de küçük kuşları seviyorum ulen!



http://www.youtube.com/watch?v=wnX7V8eG8is

lostinlost

Giderek artan bir merakla izliyorum. "Bunca karıştırdılar nasıl içinden çıkacaklar" mevzusu bence ihtimal dahilinde bile değil. Hep aynı. Büyük resim tam ve mantıklı, bize yine sadece puzzledan bir parça gösteriyorlar.
Senaristlere inancım büyük ve sezon finalini şahane buldum. Binlerce gönderme, milyonlarca atıf, ilham alma, sadece jacob ve benjamin'in sahnesinde bile, binlerce şimşek çaktı. Binlerce kare hatırlandı, habil ve kabilden, şeytan ve tanrı'ya kadar.

Lost beyin hücrelerini açan bir tür lavabo aç bence.

fassionpassionist rulez!

Hayır o bayıldığım önlükten bir tane de özel olarak benim için tasarladığı için değil,
Ya da, ufacık bir şımarıklığımı ciddiye alıp, hemen yanıtladığı ve beni mutlu ettiği için de değil,
Yani tabi itiraf edelim bunların da etkisi olabilir, ama sadece o yüzden değil.


Bir insan yetenekli olabilir, maharetli olabilir, en becerikli olabilir hatta, ama yaptığı işe muhabbet, ya da moda deyimle "sevgisini" katmadan, bence onun hiç bir anlamı olmaz. Hani her şeyi güzeldir ama içinde rahat hissedemediğiniz bir elbise gibi, ya da müthiş dekore edilmiş ama yine de sıcaklığı eksik bir ev gibi.

İşte bence, onu farklı yapan bu. Heves ve neşeyle bir şeyler yapması, daha büyük bir heves ve neşeyle de onları paylaşması.

Bu yüzden, onu ve yaptıklarını, ben pek çok sevdim.

Çok sevdiğim her hangi bi ürün ya da benzeri şey hakkında "reklamı olsa oynarım bea" diye belirtirim tepkimi, işte ondan:
http://fashionpassionist.blogspot.com/

Paketim gelmiş, içinden çıkacakları çok merak ediyorum, akşamı heyecanla bekliyorum, haftasonu çok havalı olacağıma eminim:) Teşekkür ederim!


çokluk senindir

Kaç gündür girip çıkan, okuduğunu zannetmediğim ama "kaç gündür giriyorum karşımda ot bayır" dediğinde içimi heyecan kaplayan dörtyapraklıyonca için yazıyorum;

Kısa kaçamağımız müthiş geçti. Rüzgar yüzüme çarptı, sevgilim sulara daldı, geçtiği yolları öğretti, hava sıcaktı, o hep en eğlenceli yol arkadaşıydı, hoop tozlu eşyaların arasından ortaya pul defteri çıkandı, bense rahattım, kısa pantolonluydum, püfür püfürdüm, ona sımsıkı sarılandım, kendisine dondurma alınan, deniz kenarından "tasarım harikası" taşlar, kabuklar toplayan, sonra gelir gelmez birazını boyayan, gerisini evin muhtelif yerlerine saçan.

Nar çiçeğinden yaptığım şahane içeceğime dönmeden hemen önce;

dörtyapraklıyonca okusun keyiflensin diye, ama sevdiceğime ithafen
çünkü, ben bugün bu şiiri giydim üstüme:

çokluk senindir
özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir
suya giden bir adam meselâ omuzunu eğri tutsa
güneş su ve adamın omzundaki eğrilik senindir
ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir
kararan dünya, yeni bir güle bir ateş parçasıdır
bir ateş parçasından artakalan soylu karanlık senindir
bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın
ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir
benim sevdiğim su senin suyunun öz kardeşidir
senin soyunun bıraktığı güçler artık senindir
çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi
her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir
senindir ey sonsuzveren ne varsa hayat gibi
tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir
ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir
t.uyar