yeniyüz



ben de template değiştirebiliyorum:)
keyifli günler, olma ihtimali bile güzel hayaller.
yapabilir miyiz bilmem...
önce günlük güneşlik, sonra yağmur.

örenbayan

renk renk bereler, atkılar...
internette bulunup printleri alınan modeller.
bir sürü yeni ingilizce kelime, crochet de ne ola ki?:)
bir şeye taktım mı ben, etrafımdakiler için de kabustur, o konu neyse onu yer onu içerim, örgü örüyorsam ilmek olmuşumdur, ilmek kız, sürekli ondan bahsederim, onu okurum, ne bileyim işte şimdi sayfalarca ekmek tarifleri var evde ve mutfakta unlar uçuyor mesela.

Ama örgü başka bir delilik!

Eline alır bırakamazsın, çekirdek gibi bir şey, sürekli takdir beklemek, işi azıtıp tuzluk örmeye kadar gidebilir:) (bkz: derya baykal yakında tuhafdanlık yapacak kağıttan örgüden falan)

Ama ne kadar abartsam bu kadar abartamam sanırım...

sweeeet corn

Bardakta mısırı seviyoruz ama yolda yemek zor, içine koydukları yağı da sevmiyorum.
Kanserojen olduğu söyleniyor.
Dün Migros'ta gördüm.
Konserve tatlı mısır. İçindeki şey, haşlanıp tanelenen mısır gibi sanki. Konservede aldığımız bildiğimiz mısırdan çok daha lezzetli.

Aldım eve geldim, mikrodalga bu işler için, biraz tereyağı, sarımsak tozu, fesleğen, kekik ve de illa ki rendelenmiş kaşar... Leziz! Ve evde yenebilmesi şahane.

Bu arada, ekmek yapma denemem güzel oldu.
Bu siteden çok faydalandım.

Bir de harika ötesi bir elmalı marmelat mı desem ne desem (ne olduğunu bilmeyen acemi ahçı) bir şey yaptım.

Tarifleri yazmıyorum, maharetlerini sergileyen teyze bloguna dönecek benim çıtır blogum. Merak eden yorum alanından ulaşabilir:)


4 mart





Sevgilim,
Zaman akıp gidiyor.
Bizim için durdu sanki oysa, zamanın içinden bir pencere açıldı ve sadece ikimizin bildiği, saatler, aylar, yıllar ayrıldı.

Sadece ikimiz için bir zaman ve yaşam. Tadı, kokusu başka mevsimler...
"Uyur uyanık" başlayan masal, her durumda devam etmekte. Bazen çok telaşlı, bazen sakin sakin. Daha kaç milyon kere aşık olacağım sana bilinmez ama uykudayken yada uyanıkken değişmeyen şeylerden biri, gözlerimi senden alamıyor olmam.
Sırf benimlesin diye sıradan şeylerden aldığım zevk, hiç bir şeyle kıyaslanamaz.
Doğumgünü ne demek?
Doğduğun gün, hayatının başladığı gün, nefes almaya başladığın gün.
İşte öyle bir gündü bir yıl önce bugün...
Adımın yanına bir soyadı eklendi.
Kaç insan bu kadar şanslı olabilir?
Bir hayat kurduk, sadece ikimiz için.

Düşünüyorum da, hayal ettiklerim hep gerçek oldu, hep daha güzeliyle.
Ben her zaman uyanıyorum ve yanımda yatan adam için şükrediyorum.
Gözlerim doluveriyor sonra, mutluluktan.
Zamanı dondurmak istiyorum.
Bu bir yılı ben tekrar tekrar yine yeniden yaşayıp durabilirim, bıkmadan. Hayatımın bu bölümündeki her şeyden memnunum. Kendimden bile...

Bir yıl önce bugün, doğduğum gün benim ve;
Yüzlerce hayatım olsa benim, hepsini seninle yaşamak isterdim de, yine yetmezdi.
Bir yıl önce bugüne dönsek, yine heyecandan başım dönerken "evet" derdim.
Bu adama "evet", onunla bir hayata, onun olmaya, ona dair her şeye "evet".
Seni seviyorum, gelin bekleme odasında kalbim güp güp beklerken, geldiğin için, bir yıl önce bu akşam, bu saatlerde beni eşikten kucağında geçirdiğin için, her şeyi hayal ettiğimden de güzel ve en layıkıyla yaşattığın için,
sayende ben gerçekten, iyi doğdum diyorum, hayatta olduğumu, yaşadığımı hissediyorum, tüm hücrelerimde...
Doğumgünümü anlamlandıran adam, sevgilim,
Seni çok seviyorum.



mart





bahar geldi, hem bekletti, bu yıl bir gün gecikti.
bir dahaki 29 şubat nerede olacağız tahmin etmek güç.
benim mevsimim, bizim mevsimimiz başladı.
cemreler düşüyor birer birer.

heyecan heyecan.
içimde kelebekler uçar gibi.
çiçeklerim bir bir açar gibi.
güneşli sabahlar.
serin akşamüstleri.
uzayan günler.

ev şahane
püfür püfür rüzgar, kediler, ışıklar, perdeler.
evin en sevdiğim hali bu mevsimde
ne yapsak nasıl yapsak, nereye gitsek.

bahar geldi!

ps: i love you.






ben çok ağladım, çok güldüm dün akşam.
çok tatlı, hafif, sabun köpüğü bir film diye düşünmüştüm.
daha ilk sekansta, çiftin tam bir karı koca kavgasını izlerken, film beni yakaladı.
o kadar komik, o kadar gerçekti ki:)

sonra o ilk gece, kocasının külleri bir sandığın içinde, telesekreterde tekrar tekrar onun sesini dinleyerek uyumaya çalışması...

kocaman kahkahalar hemen ardından gözyaşı.

ilk mektupta gece lambası almasını söylemesi mesela. tipiktir, "sevgiliim noluur, lenslerimi de çıkardım bak, kesin düşerim ben...". bizde pek sırayla değil, daima o kapıyor ışıkları, kapıları... mutlaka bir yerimi çarparım biliyor.

filmin tek sinir bozucu yanı, "devam et, gene aşık olmaktan korkma, life goes on" cart curt.
ben bencilim. asla istemem.
renkler güzel, müzikler şahaneydi, irlanda'ya gidesimiz geldi.
sonuçta, bazı yerlerde o kadar ağladım ki, filmi ve hissettirdiklerin içerde bırakıp, elele geceye karışmak çok mutlu etti.
bi' de birden yağan yağmurda, etraftakilere aldırmadan, sokakta oracıkta dansetmek...
"i am not your father. i'm not going anywhere."

lost



Evet biz "ailecek" Lost izlemeye yeni başladık.

"Herkesin yaptığı şeyleri banel bulup yapmayan farklılardan olalım biz" takımından değildik, sadece teknik engellerimiz vardı.

Bir iki cumartesi gecesi ve pazar öğlenini kapladı bu durum.
Ben seviyordum, hem sürükleyici, zihin rahatlatıcı, hem de eşliğinde ayaklarını uzatıp örgü örmek mümkün:)
Üstüne konuşmak, olay tahmini, sınırsız geyik de cabası.

Neyse, geçen akşam, hala 1. sezon bölümlerindeyiz biz, onlardan birini izlerken ben "oha falan oldum."
"Senin saatinini orda işi neeee" diye çığlık attım, "yok artık..."
Gülmeye başladı, benden ilerde olduğu için bölümlerde, görmüş ama söylememiş, izlerken farkedip güleyim diye.
Evet, tastamam aynısı. Bizim evde.


Lost'taki karizmalardan bile daha karizma olduğunu söyledim kendisine.
Taklitçiler:)
Zaten adada-mahzur-kalayım-gizemli-olaylar-beni-bulsun-bir-kaç-da-tatlı-hatun temalı bir dizi daha önce bizim aklımıza gelmişti:)

kendinpişirkendinye


Yaşasın kar tatili!

Yaşasın yemek yapmak:)

Pazar kahvaltısı bembeyazdı. Kahvaltı keyfimize minik pizzalar eşlik etti.
Bir kaç gün eve kapanıp aralıksız pişirebilirdim. Sevgilim ve çok yakın arkadaşım, halime gülüp duruyorlar... Önce temel şeyler, yavaş yavaş maharet isteyenler. Daha ilk sabah çıtır kıtır börekler... Her akşam elimde kağıtlar, sanki bir tez çalışması hazırlıyorum ya, "bu akşam harika bir şey deneyeceğim" diye cümleler kurmalar... . Sonra "evet, beğendiniz mi?", "evet, gerçek fikrinizi söyleyin..." gibi sorularla, akşam yemeğine dair notlar alarak, yemek defterime, denenmiş, verim alınmış, yine yapılası tarifleri geçirmek... Ayin gibi. Ev sakin, kediler mır mır, mutfak pırıl, heves, heyecan...

Pek çok tepsi aldım, fırın eldiveni edinmeliyim, bir de mutfak önlüğü bu ruha gerekli.

En keyifli yanı; evde bir kaç gün üstüste artık misafir olmaktan çıkmış arkadaşlarımızın olması. Biri vejeteryan falan... Daha da eğlenceli oluyor böyle, bulmaca çözer gibi.

kar kar kaaaaar





bir hayalim daha gerçek oldu.

"bir kar yağsa da bizim yokuştan kaysak..."
ne kadar eğlendik anlatamam.
zıp zıp çocuklar gibi.

bir mevsim daha geçirdik, bir iklim daha tecrübe ettik beraber.

değmeyin keyfime...


birbardakkeyif




biz bu keyfi seviyoruz, kadıköy'de dolaşırken, döke saça, güle oynaya, gecenin bir vakti, aslında pek tokken.

bayım, en sıradan şeyler bile çok leziz, sizinle...