Bugün, fırtınaların dinip gemilerin karaya oturduğu, hataların affedildiği, hastalıkların iyileştiği, krallıkların ilan edildiği, ateşlerin söndüğü, gözlerin açıldığı, balığın karnı kadar karanlıklardan, kuyulardan çıkılan, denizin yarıldığı, müjdelerin verildiği, gökyüzüne yükselmenin mümkün olduğu, mucize çocukların doğduğu gün. Her birinin, ayrı bir şeyi sembolize ettiğini söylemeye gerek yok. Payımıza düşen mucizeyi alabiliriz içlerinden:)

Hem çok güzel, hem de bir o kadar acı bir gün.

Tüy gibi hafif hissederken, kendime izin verdim bugün, arınmak, düşünmek, anlamını kavramak için.

np

Lovin' you is easy cause you're beautiful
Makin' love with you is all i wanna do
Lovin' you is more than just a dream come true
And everything that i do is out of lovin' you
La la la la la la la... do do do do doNo one else can make me feel
The colors that you bring
Stay with me while we grow old
And we will live each day in springtime
Cause lovin' you has made my life so beautiful
And every day my life is filled with lovin' you
Lovin' you i see your soul come shinin' through
And every time that we ooooohI'm more in love with you
La la la la la la la... do do do do do
Lovin' You - Minnie Riperton

hop baştan

Son bir kaç hafta kabustu. Aksilikler, aksilikler, aksilikler, yetişmeyen işler, hiç bir şeye yetişemeyen ben, ufak tefek sorunlar, giderek büyüyenler, gel gitler, dengesiz balık halleri, kliniğe kapatılıp geçiriliecek delilik nöbetlerini ayakta atlatma, hepsi nihayet halledildiler. Nihayet dalgalar durdu. Tek başına yol almıyor olmak çok güzel. Geminin dengesini bozacak kadar zıplayıp dururken ben, sakinliğini telaşıma bulaştıran bir kaptana sahip olmak güzel.

Şimdi gitmeden ben sakin rüyalara dalarken bıraktığı radyo çalıyor hala, değiştirmedim. Kelimelerime basmaya başlamışken yavaş yavaş, beatleslar, tori amoslar duyuyorum.
Ben yeniyıla tam da bugün başlıyorum.
İşte birazdan defterime de yazıyorum.


Yılın son günündense, ilk günü daha güzel.
Hani sabah daha kimse girmeden denize girmek gibi.
Oturduğum yerden yaşadığım şu jet lag'i, zaman sorunumu, gece gündüz dengemi halletmeyi ve en kısa sürede cici ajandama kavuşmayı diliyorum.
Fotoğraf: aralıkikibin8/çerezos

ikibin9




Yeni yıl benim için, fotoğraf dosyalarımda yeni bir klasör, yeni bir moleskine defter demek.

Ayak izlerimin altına yeni bir tarih atmak, böylece daha kolay hatırlamak demek.

Çok güzel bir yıldı bu yıl. Bu son zor haftaya rağmen. Hani bir daha yaşarım kabilinden. Ama geçtiğimiz 793 gün -ben saymadım sayaç var- zaten hep öyleydi. Daha önce de, dediğim gibi, her biri bir diğerine benzemeyen güzellikte inciler gibi. Ama kutularda saklamadan, takıp takıştırıp gezerek incileri, elmasları.

Bütün bahaneleri, kutlama sebeplerini, her günü bir şölene dönüştürmeyi seviyorum. Güzellikleri bile bile abartmayı, kedilerin bile doğum gününü kutlamayı, hiç yoktan keyifler icad etmeyi. Yeni yıla kanmayı. 1 ocak gününün bugünden farklı olacağına inanmayı. Gelecek her günü umutla ve neşeyle karşılamayı.
Yeni yıl için istediklerim aslında 2008dekilerden yine yeniden,
Öpücükler, güzel yemekler, sofralar, mumlar, çiçekler,
Yine cici elbiseler, saç örgüleri,
Kitaplar, filmler, sokaklar,
Sokaklar için pek çok ayakkabılar,
Seyahatler, kısa, uzun, planlı, plansız, her şeklinden,
Havada görülen leylekler,
Çok ve yeni kelimeler,
Zihin açıklığı,
Mor ve kırmızı yünler,
Balonlar,
Çilekli dondurma, her mevsim ama,
2'şerden 4 tekerlek,
Onyüzbinmilyon fotoğraf,
Milka çilekli çikolata
Bir kaç yeni mobilya,
Vapur yolculukları,
Güzel işler,
Rengarenk ojeler,
hihi bunlar sadece şimdilik aklıma gelenler.
fotoğraf: ekimikinbin8






Bugün kar yağsın.

Yollar kapansın.

Bizim kapının önü açılamayacak kadar yükselsin kar.

Biz de evde mahsur kalalım. Evden sadece kar topu oynamak için çıkalım hepsi bu.

Ben bu sabah yürüyüş yaptım, soğuk hava yüzüme değdi, ferahladım, sonra markete uğradım, hem aldıklarım bizi bir müddet idare eder.
Pencerenin kenarındayım şimdi, çiçeklere bakıyorum, bir de güneşe. Hava şu an ışıl ışıl ama buz gibi, çok güzel, kar yağsa kesin tutar.

Kar yağsın. Tatil olsun. Bu zorunlu tatil de, yılbaşına kadar uzasın.
Sonra çıkarız kar topu oynarız ama onun dışında evde kamp yaparız, yeni yılı karşılarız.




hiyu!

Harika bir gün.
Bir haftalık ev kampına bir mola.

Önce kuaför, sonra Beyoğlu, bir süredir görüşülememiş yakın bir arkadaş, tiramisu, kahve, keyif ve gevezelik gevezelik gevezelik.

O an karar veriyorum, haftada bir günü kendime tatil ilan edeceğim.

Sonra kalkıyoruz, keyif bulaşmış üzerimize, gülümseyerek yürüyoruz İstiklal'de.
Mephisto'ya giriyorum ben, en sevdiklerimden, bir diğeri de Robinson Crusoe, 389 numara hani.
Bir süredir yazılarını okuduğum, kitabını deli gibi merak ettiğim ismi söylüyorum raflarda bulamayınca,

Ece Arar'ın son kitabı var mı?
Bakıyor kız bilgisayardan, gülümsüyor sonra "Çocuk sahibi olmak için 40 bahane" mi?
Ah evet o işte.

Yürüyorum, ışık harika, ikindi ışığı mayıs ışığı, bir kaç telefon konuşuyorum, iyi haberler alıyorum, sevgilimin sesini duyuyorum. Eve dönecektim, hop karar değiştiriyorum, sevgilimi göreceğim, iş yerine birden bire.

Karşıya geçmem gerekiyor, yol boyu kitabımı okuyorum, gülüp duruyorum yer yer, bazen gözlerim doluyor, nefret ettiğim trafik hoşuma bile gidiyor.

Bıyık altından gülmeyin lütfen, kitabı bu niyeti körüklesin diye okumadım, "bir kitap okudum hayatım değişti" değil, sadece çok, çok merak etmiştim. Ve sadece anne hallerini, delilikleri anlamak için okunabilir. Hakkaten çocuklu çiftlerin bize bakışlarını, "gerisi boşmuş biliyor musun?" hallerini kitabı okuyunca anladım ve bayıldım. Çocuklu insanların dünyasına bir bakış. Anneler gezegenine bir gezi. Maddelerin her birine, klişelere, gözlemlere, en zor zamanların bile kendi içinde ne kadar eğlenceli ve apayrı bir dünya oluşuna ve yazarın gözlem gücüne bayıldım, döne döne okudum.

Sonra vapur, ton balıklı sandviç, sevgilinin eli, sevgilinin kokusu, gün içinde yaşananları paylaşmak, yürümek, yürümek, vapura binmek, eve gelmek ve iyi ki eve gelmek, her gün giyinip hazırlanıp gitmek zorunda olmadığın bir işin olmayışına şükretmek. İş kostümünde sınırsız özgürlük, sevdiğin elbiseler, rengarenk çoraplar, keyifle ve mutlulukla kendi çatın altındaki iş gününe hazırlanmaklar...

oh be!

2 gündür peşimi kovalayan baş ağrım gitti,
sanki mayıs sabahına uyanmışım gibi,
güne mutlu ve hafif uyandım,
bütün sayfalarımı bir çırpıda çevirebilirim, çıtır çıtır yiyebilirim,
zihnim öyle açık,
öyle, bilgeler kadar huzur dolu ve sakinim
hey ben on kaplan gücündeyim.

Bu arada, evdeki minik ekranım, büyük ekran tv oldu, bir gecede büyüdü, akşama 17 Aralık keyfi var, huzurda olmayı anmak var, özlemek var, kitaplara gömülmek var.

Oh!

keşke her gün tatil olsa

Bana her gün tatil aslında, ya da tatilde bile çalıştım mesela, keyifle.

Ama onun sürekli evde olması, akşam yemeklerini beraber planlamak, çoğu zaman hazırlanmasını ona bırakmak, bir adım ötemde olması, meşgul olduğum şeyden başımı kaldırınca, aşık olduğum gülümsemesini görmek... Hiç dışarı çıkmak istememek. Evin bizim için bütün evren oluvermesi, beraberken. Gece gündüz aldırmadan, hangi günde olduğumuzu farketmeden, sakin sakin. Sıradan şeyler yapmak. Kocaman günü, geceyi ardarda paylaşmak. Uzun kahvaltılardan her sabah edebilmek. Salona hoop koca bir yatak oluşturup maaile, kediler ayak parmaklarımızı ısırırken uyuyabilmek.
Şimdi ekrandan kafamı kaldırınca seni görücem gibi geliyor, yine karşımda, o yüzden hiç kaldırmadan akşama dek çalışsam daha iyi...

Not: Disko Kralı, 90'lar özel programı çoook keyifliydi. İzlerken saate baktım bir an, gece yarısını geçmiş, o saatte uyanık kalıp televizyon seyredebildecek kadar büyümüşüm meğer. O an farkettim, hehe.


Çanta hazırlama, küçük hafif pek az şey, hop yolculuk, zor, bir bindik, iki çocuk ve tıpkı chucky'ye benziyorlar, katil bebek, ses gücüyle insan öldürebilirler, çığlık çığlığa yolculuk boyu, neyse hooop geldik, aa kapının önünde ne var, motorsiklet, binebilir miyiz peki, e siz geleceksiniz diye burada zaten, oh ne ala, o zaman binelim, gezelim, lim, lim, lim, bayram kıyafeti mi, peh, o da ne, hava soğuk ama üşümez misiniz, üşümeyiz, dere tepe düz gezelim, arada durup el öpelim, fotoğraf çekelim, avaz avaz şarkılar, bir de güneş gözlükleri, gülelim, gülelim, hep gülelim, çorapların ne değişik senin, ne rahatsınız, istanbul nasıl, burda hep aynı, kurban eti şifası, hiç değilse bir lokma, ne güzel, aaa kırmızı biber, ama ne çok severim ben, aaa bahçede ateş, aaa tulumba, bununla su mu çekiyorsunuz, aaa yumurtalar bu tavukların mı, şaşırma halleri, keyif, keyif, sımsıkı sarılırım sana, dur bakalım kendi fotoğrafımızı çekebilir miyim, aa çektim, pek güzeliz ya, sevgilim peki ya ben kullanabilir miyim, öğretirim sana ben bebeğim, ciddi misin ama arabalar gelirse korkarım, tamam sakin bir yerde gösteririm, aa bu hareket edio, aaaa gidiyoruuuzz, dur kornaya basıcam göster bana, görsünler, bakın biniyorum, hey ben kullanıyorum, ayyyyy, harikasın sennn, evet hayatım hareket ediyor, çok güzel ya, çok güzel ya, heyt geçirdiğim en güzel bayram bu desem abartmış olur muyum, bilmem, iyi ki geldik, yaşasın yaşasın, yeni moda tabirle organik gıdaları yüklenelim, evimize dönelim, evim evim güzel evim...