Anadolu ateşi şahaneydi, açık havada daha da şahaneydi. Sahiden pek görkemli. Benim müzikli filmlere, oyunlara, müzikallere zaafım var zaten. Dolunay eşliğinde izlemek ayrı bir güzellikti.
Köy düğününe gelmiş hissiyle davranan, konuşan, yürüyen, aralıksız fotoğraf çeken ve alkışlayan izleyiciyi saymazsak. Anlamıyorum ya, özellikle sürekli çekim yapanları. Benim gibi bir anı toplayıcısının anlayamadığı, elbette ki fotoğraf çekmeleri değil, çekme biçimleri ve çektikleri şey. Fotoğrafı geçtim, hareketli görüntüleri ne yapıyorlar, eve gidip izliyorlar mı acaba? İyi de, buraya zaten izlemeye geldin, minicik bir kadraj veya ekrandan bakmak yerine kendi gözlerinle baksan ya, ki zaten artık sayısıztube'da benzer görüntüleri bulmak mümkün?! Gösterinin tadını çıkarmaya mı, görüntü almaya mı geldiklerini anlayamıyorum. Bir de çok mühim bir şey yaparmış, basından falanmış gibi ayağa kalkmaları, bazen sizi engellemeleri de ayrı bir olay.
Değişmeyen bir şeyse, iki haftadır sürekli sorunlarına denk geldiğimiz Beşiktaş belediyesi. Genel olarak izlenimim, zaten hakikaten şişirme bir belediyecilik yaptıkları. Her neyse, geçtiğimiz hafta, şampiyonluk kutlamaları nedeniyle trafiğin tam anlamıyla içine etmesi ve evimize gidecek tek yolu direk kapaması, otobüsleri bile almaması, oluşan kaosu sanki biz sebep olmuşuz gibi "beni ilgilendirmez bana buraya araba girmicek dendi, yassaaaah" tavrıyla düzenlemeye çalışması, "ne haliniz varsa görün" halleri saçma sapandı ve her yerde asılı beşiktaş kutlaması afişi yerine, bu tür sorunları çözmeye çalışması daha mantıklı göründü gözümüze, o sinirle her yerde ismail ünal fotoğrafları görmek de, takdir edersiniz ki pek sempatik değildi.
Bu haftaki mevzuysa şu ki, Turkcell Kuruçeşme Arena'nın zaten yeterince ödediğimiz konserlerine bir de otopark parası ödemek. Mekan süper tamam ama tam çıktığınız nokta bir felaket. Hani cem yılmaz'ın bir esprisi vardır ya, "tam meridyene denk gelmiş olmalıyım ki" şeklinde, aynen öyle bir basitlik. Otopark adı verilen boş engebeli ve kumlu sahada arabanızı bırakmak tam 20 ytl. Rezil olmanın bedeli paha biçilemez. Vale parking elbette ki yok. Ortalama 10-15 dakika, şuraya çek, burdan geç geyiğiyle meşgul ediliyorsunuz bir de ardından, "anahtarı bırak abi çekmemiz gerekebilir" diye seslenen ve arkanızdan "fişinizi alllıııın" diye bağıran adamları aşıp konser alanına ulaşıyorsunuz. Ama bitmiyor, konser çıkışı karman çorman bir ortamda, arabayı ta bilmem nerdeki ambarın en karanlık köşesine çekmiş olmaları, anahtarı dakikalarca bulamamaları da ayrı bir başarı.
Evet, bizim planımız denturlarla gitmekti, istanbul içinde arabaya karşıyız ve çok ihtiyacımız olmadıkça kullanmıyoruz, ama buluşmamız gereken insanlar vardı ve ne yazık ki lanet bi trafik ve otopark mafyasıyla şenlendi gecemiz.
Sonra cumartesi, akşam evden çıkmaca, hoop kızılkayalar, ya ben bayılıyorum bu hamburgere, yürü yürü, karar vereme, sonra yine o mekanda karar kıl, otur ve kalkama, müzikler sanki bizim playlistimizi buraya getirmişiz ya da istek yapıyormuşuz gibi, bir ara johnny be good çalarken kesinlikle zihnimizi okuduklarını hissettik, orada konuşarak, gülüşerek, müziklenerek geçirdik geceyi dört kişi, ta ki sabaha karşı olana dek.
Ve ben,
o şarkı çalarken, bağırarak eşlik ederken, kimse yokken, biz oracıkta dans ederken, saat gece yarısını çoktan geçmişken, aşktan çakır keyif gülerken, o karanlıkta,
bir kez daha aşık oldum sana.