Kapı çaldı.
Genç bir çocuk, 17 belki, en fazla 18.
İşyerimizin broşürlerini görmüş yerde ve dün kapının önünde dağıtıldığını, elinde bir tanesi çıktı geldi “ben de dağıtabilir miyim?” dedi.
Tutuk, çekingen ama gözler pırıl pırıl...
Yapacağı işin karşılığında söylediğim üç kuruşa öyle bir sevindi ki, milyarları teklif etsem o kadar sevinmezdi sanırım. Daha da az veriyorlarmış, diğer broşürünü dağıttığı yerden.
“Anneme götürürüm akşam yemek yapar” dedi.
Öyle deyince, başka çalışan olup olmadığını sordum evde, evin babasını kastederek.
“Babam uzakta dedi, annemle ayrı” dedi.
Kardeşleri varmış sonra, üç tane.
Giderken, “bütün gün çalıştım abla, bir su alabilir miyim?” diye sordu.
Bir de gofret verdim ona, “bisküvi de istesem ayıp olur mu?” dedi, “Olmaz” dedim, “çalışmış yorulmuşsun, hakkın senin…”
“İnsanlar oruçlu, ayıp olmaz mı dışarıda yesem, burada yesem olur mu bunları” dedi.
Ayıp olmayacağını söyledim ama, yine de içine sinmedi sanırım, oturdu yedi, bir yandan da lafladık..
Nasıl neşeli. Esprili. Yaşam dolu.
Hiç de öyle acıların çocuğu değil. Doğal. Onun doğalı o.
Nasıl çalışmaya hevesli.
Telefonla danışırken, “ne dedi olur dedi mi patron, olmaz derse daha ucuz yaparım” dedi durdu, öyle cömert, öyle gururlu ve çalışkan. Bu kadar minik para miktarlarının, mesele olmayacağını düşünemeyecek kadar temiz. Hiç bozmadım onu, emeğiyle kazandığı paranın büyüklüğüne ve değerine inancını bozmak istemedim.
Sonra gitti, “bir sorun çıkmaz değil mi?” diye birkaç kere daha sorarak.
Teşekkür ederek gitti.
Ağladım ama en çok neye bilmiyorum.
Saflığına, naifliğine mi?
Çocuk olmasına mı?
Yetişkin bildiklerimin çoğundan daha büyük olmasına mı?
Bizler, kredi kartlarından, ödeme günlerinden, son ödeme tarihlerinden, maaşlardan, “çok yoğun” çalışmaktan bahsederken,
Aslında “akşam anneme veririm de yemek yapar” basitliğinin ne kadar gerçek olduğuna mı?
İşe gelmeye üşendiğim zamanlar için kendi halime mi?
Tam söz verdiği saatte geldi sonra, broşürleri almak için. “Geç kalmadım değil mi?” diye sorarak, işini güzelce yaptı, geri döndü, söylediğimden fazla bir şey ödeyince “ama bu fazla değil mi?” diye sordu, “ilk günün bu, bu seferlik böyle olsun çaktırma ;)” deyince, teşekkür etti, pazartesi görüşeceğimizi söyledi, neşeli neşeli gitti.
Hayatın her zaman benimle konuştuğuna inanırım.
Onu düşünüyorum dünden beri ben, gözlerim şişmiş bir halde.