Ne söylesem az kalacak, ne kadar şımarsam az.
Evde çiçekler, çiçekler. En bir kalpten notlar. Hapşırıyorum pek sık ama buna değer. Cebimde hediyeler.
*
Yoğun ama pek güzel günler. Şimdi bir kere benim artık silikon tabancam var. Matkap gibi pahalı bir şey sanıyordum, değilmiş. Sonra; benim keçelerim var. Puantiyeli kurdelelerim. Deryik hanımla bir sürü craft hayalimiz var. Bazıları için sponsor gerekiyor, bazıları için biraz vakit. Ne eğlendik cumartesi, bir sürü gevezelik, orada sakince oturulabilecek tek yeri bulması. Dünyanın en beyefendi yaşlı amcası. Bir an dedemlerde bayram ziyaretindeyim sandım, öyle bir özen. Tek sorun onun hep yağmur bulutlarıyla, rüzgarlarla gezmesi. Sonra ben minik yaka iğneleri yaptım, minik tamiratlar yaptım. Anaokulu faaliyet saati gibiydi. Bu hafta daha bir verimliydi gezimiz:) Şimdi devasa el işimiz için ilk ilmekleri atıyoruz. Aa fotoğraf bile çektik!
*
Eminönünde doğumdan ölüme kadar gelişen kilit olaylar için ne lazımsa var; doğum, lohusalık, sünnet, mezuniyet, askerlik, nişan, düğün, hac ve nihayet ölüm! Çeyiz cenneti. Kâbuslardan kâbus beğen. O ne acayip yataklar, ne korkunç elbiseler, gelin görümce alışverişe çıkan asık suratlı terli teyzeler. Küstüm yastığı nedir çözemedim. Bu teyzelerin hepsi mi asık suratlıdır bilemedim. Gelin kızlar kurbanlık koyuna benziyordu daha çok. O kadar acayip şeyi eve doldurmak sanırım sonra da; "aldılar bari kullanayım"ı getiriyor. Bilemedim. Onca delilik içinde, bana uygun olan tek şeyi kaptım; taze kahve.
*
Evde en sevdiğim eşyalardan biri mini mini mutfak alarmım. Ben çok dalgınım. Çok. Yemek yapmayı severim ama bende şöyle yürür: malzemeler, baharatlama, doğrama bilmem ne, bu işlemler pek bir neşeyle. Fakat tencereye/fırına atılıp bekleme aşamasına geçildiğinde, eğer başında durmamı gerektirecek bir şey söz konusu değilse; unuturum. Ki zaten başında beklemek dünyanın en anlamsız şeyi olur sanırım. Unuturum yani çok basit. Unutmaktan da garip, benim için o iş bitmiş oluyor, kafamda tik atılıyor ve tamamen aklımdan çıkıyor. Önceden bin bir tuşa basarak cep telefonumu kuruyordum. Bu şahane basit kronometreyle mesela 20 dakika mesela 10 dakika sonra bir sesle kalkıp altını kapıyorum, fırındaysa yönünü değiştiriyorum. Hayatımı kurtarıyor.
*
Bu arada ekmek makinesinde gayet kabaran, şapşahne kekler yapıyorum zahmetsiz. En pratik bir şey.
*
En son çim adam vardı evde. Onu bile öldürmeyi başardım. Evdeki çiçeklerden biri saksılı falan bakılası bir şey, ismi bile var. Bakalım, bu sefer becerebilecek miyim?
*
Ben birkaç gün önce, bir kelebek olup kozamdan çıktım. Bu sadece kendime not. Çünkü, kozadan çıkış sürecim sancılıydı, zordu, güzeldi. Ve şimdi kanatlarım çok güzel. Unutmayayım diye.
*
Ve teşekkürün en şahanesi bu hafta sonu evi “çinnnk” diye ses çıkacak kadar pırıl hale getiren sevdiceğime. Böyle şu an yere basmaya kıyamıyorum diyebilirim. Ayrıca her zamankinden fazlaca şımarmama izin vermesi ve ortam sağlaması da takdire şayan:)
*
Evden çalışıyor olsam da, pazartesi’nin bir sendromu var ne yazık ki, haftalık planlar, önceki haftanın geri dönüşleri, yeni haftanın planları… Ve bu haftanınki başarıyla atlatıldı. Hop bugün Salı. Mart ayı şahane başladı.
*
Artık gece uykusuzluklarını bıraktım. 12de uyku, 5te güne başlamak. Hoş bir durum, öğleden önce sokaklara dökülebilmek, belki biraz kestirmek, akşama zıpzıp bir denizkızı olmak.
*
Bir de benim artık, bana özel yapılmış bir şarkım var, serenadım bile var, bana özel bir pastam var, beyaz çakıllı çiçeklerim var, en sevdiğim bir kupam var, dehşet renkte bir ojem, benden başka kimsede bulunmayan bir kolyem var, mis kokulu mumlarım, pofuduk mor havlularım var. Daha neler neler.
*
Ayrıca; gerçek bir mucize görmek isteyenler için; yasemin çayı.
*
Bir de en harika ve “beni seven onu da sever” bir blog: http://a-little-penny.blogspot.com/
3 yorum:
içim açıldı -tabiri caizse-... hop, gelsin kelimeler:)))
Çiçekler yetmez bahçelerine layıksın mor balık.
EMinönüne gitmeli miyim bende?
Yorum Gönder