Bir gün böyle bir blog açacağım; "aslında zor."
Ben neşeli anları, mutluluk verici hatıraları çokça kaydederken, üzücü olayların uçup gitmesini tercih ediyorum galiba. Sessiz kalıyorum. Belki bu yüzden laylaylay "ay çok pozitifsin" bir görüntüm var blogda, çünkü güzel şeylerden bahsediyorum veya komik şeylerden:)
Derya'ya hep şaka yollu bu cümleyle takılırken; son iki gün gerçekten "aslında zor" olup olmadığını düşündüm. "Hassas bir dönemdesin, bebeğin hissediyor, kendini üzme"lerin faydası olmuyor. Hayat böyle bir şey. Ayrıntıya gerek yok, bazen gerçekten bazı şeyler herkes için olduğundan daha zor olabiliyor benim için. En yakınınızda olması gerekenler savaş baltalarıyla size doğru gelebiliyor. Siz savaşa en bir hazırlıksız haldeyken, tam da barış çubuğu tüttürürken. Bazı şeylerin bin yıllar geçse de aynı kalması, insanların değişmemesi. Devamı biraz gözyaşı, biraz öfke. Hepsi geçince kalansa biraz baş ağrısı, gittikçe küçülen, şu saatlerde bir minik düğme olarak kalan. Bir kaç saate tamamen yok olacağını umduğum. Ve tabi yaşananları tortusu dersler, bizi büyüten, daha iyi insanlar yapan.
İyi ki bütün bunlar olurken, sarılıp ağlayabildiğim, bir şey anlatmasam da beni anlayan, üzülmeme saygı duyan biri var. Belki o olmasa, benim sevgilim olmasa gerçekten "aslında zor" olurdu.
/
Lost lost lost! Masal artık bitiyor. Son bölümdeki gözümüze sokulan ve "bakın 6 yıl önce herşeyi biliyorduk" flashback'i yersizdi. Biz o kısmı zaten çok net hatırlıyoruz. Umarım sonu güzel olur ama bundna pek ümitli değlim, çünkü ne olursa olsun kusur bulacağız gibi geliyor.
Bu arada, ekşisözlükteki şu yorum beni gülmekten öldürdü-henüz izlememiş olanlar için süprizbozan var-: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=19027363
/
Teknolojinin nimetleri, pek çok boyutlu ultrasonlar. Ay kraterine benzeyen bir yerde, uyuyan uyanan boksör gibi yumruk yapan, sanki boşlukta hareket eden bir minik adam. "Sağ elimde beş parmak, sol elimde beş parmak say bak say bak saaay bak" diye bir çocuk şarkısı günlerce dilimden düşmedi. Parmaklarını saydık beraber. Bir mucize, gözlerimizin önünde. İlk defa o kadar duygulandık. Sahiden içimizde kelebekler. İnanmaktan, bilmekten daha öte bir şey bu. Ve çok neşeli.
/
Robotlu üstler bakıyoruz, neşeli uyku tulumları, zürafalı battaniyeler. Gitsin barbieler, tokalar, gelsin legolar, korsanlar.
/
İsim konusu hala çok karışık, evet bir kaç şey var aklımızda. Asıl komik olan koyulan isimler, internette veya kitaplardaki isim önerileri. Bu konuda bomba bir yazı yazmak istiyordum ama adım herşey muhalefet blogger'a çıkacak, birileri üzerine alınacak, haftalar sonra -okunmayacak kadar uzun ve lüzumsuz- yanıtlar yazmaya kalkacak diye yazmıyorum. Kimse buna hazır değil:)
/
Bu maç olayı gerekeni yaptı. Evet birileri onunla o kadar meşgul oldu ki, gerçekten olan biteni o gürültüden duyamadı. Yani futbol yine amacına hizmet etti.
/
Arabalar şahane, rengarenk, ben de binerim diye bakıyorum, capcanlı renkler acaip şeyler. Bu konu bizim için pek mühim, çünkü dere tepe hep beraber gezebiliriz diye düşünüyoruz. Bazı şeylere karar verdik çoktan, böylece alma zamanı geldiğinde, vakit ilerlediğinde, kısa bir sürede halledebileceğiz.
/
Bu arada deryik hanım şekerparemle şahane bir eminönü gezisi. Bir insan her yeri mi bulabilir, ne lazımsa nasıl bilebilir? Dehşet eğlenceli şeyler var. Biberon stoğuna bile başladım. Çok mu temkinli gidiyorum ne?
/
Öyle bir "analık babalık" havalarına girmedik. Heyecan duyuyoruz çok, hayaller kuruyoruz, merak ediyoruz. Ama neşemiz aynı, aşkımız aynı, savruk hallerimiz aynı.
/
Alışveriş yaparken gördüğüm ve elindeki kitaplar üzerinde sohbete başladığımız cici psikolog kadına bile orada ayaküstü okunacak kitap sorduysam, buna ne denebilir artık bilemiyorum:)
/
Başka... Yürüyüşler, güzel yemekler, değişen bedene uygun kıyafetler, hayaller, heyecanlar, çeşit çeşit neşeler, güzel filmler, çokça kitaplar, zevkli çeviriler, vapura binmeler, dualar ve şükürler...
Ve hayatımdaki güzel insanlara; telefonda sağlığımı soranlara, üşenmeyip gelenlere, heyecanımı paylaşanlara, bana o çok istediğim kotu bulanlara, çatlak patlak olmayayım diye kremler gönderenlere, iyi dileklerde bulunanlara, seve seve ablalık edenlere, beni şımartan, sevgisini hissettiren herkese içten bir teşekkür...
8 yorum:
valla diil ya. 4 yıl oldu, dilimde tüy bitti. diil. öyle gibi ama tam diilimsi. imtrak.
tatlı kuzu minik annecik. o kot da, catlak popo da her ne olursa olsun çok yakışacak sana.
ne yaparsan yap laramina, derinege, derindeniz, suada gibi isimler koyma, hayatımıza bu kadar melodi fazla...
oh, ne güzel. keşke yazsaymışsın o isimlerle ilgili bi yazı okuyup sahiden ya deseymişiz. :)
başta üzüldüğünü yazdığın durumlar için en kısa zamanda herşeyin yoluna girmesini, seni mutlu etmesini diliyorum..
hamilelik hassas bir dönem. insanların bunu anlayıp biraz sabırlı olmaları lazım. bence hamileden çok, hamilenin çevresindekiler nasıl davranmaları gerektiğiyle ilgili kitaplar okumalı.
basit bir meseleye bile ağlıyorsam, "bunun için ağlanır mı? sen yanlışsın" demektense alttan almak neden bu kadar zor gelir insanlara?
bi de hani derler ya oğlan çocuklar için çok seçenek yok diye... yok öyle birşey! :) bizimki babasını geçti şıklıkta :)
kız bebeklere de legolar korsanlar gelsin ama altını çizelim! legodan güzeli var mıdır?
çatlak konusunu ise çok merak ediyorum, günler geçtikçe arada durumdan haberdar edersen sevinirim.
ne acayip bi istek, ne acayip bi yorum oldu böyle bir yazıya, şimdi okudum da.. kusura bakma :)
hiiiç tarzın olmayan bir şarkı yolluyorum sana
demet akalından evli mutlu çocuklu :)
Aslında zor değil...şemsiye...
niye kıza lego düşünmemiştiniz ki! =) Kafede 4. ayına yeni girmiş bi müşterim var, ona sorup duruyorum sonra aklıma sen geliyorsun mermaid'in midesi bulanmış mıdır, mermaid'in göbişi de bu kadar mıdır falan fıstık =D
Yorum Gönder