pofuduk

Gece olmuş uyuyor, sanki şişmiş uykudan, pofuduk bir güzellik. Taze poğaça gibi bir şey. Boynu müthiş kokuyor. İçine akan bir sıcaklıkla bakıyorsun, nereden tanıyorsun bu duyguyu düşünüyorsun. Yok benzediği bir şey yok, aşka benzetiyorlar bazıları ama değil. Aşk iniş çıkışlı, devinimli bir şey. Bunda o yok. Sabit, değişmez, ama bir yandan sürekli artan bir sevgi. Hem aşk karşılıksız da olabilir, bu değil.
Bu nedenle tam bir sevgi sözcüğü bulamıyorsun, cebindekilerse yetmiyor. Şarkılar, hitaplar uyduruyorsun. Yeni kelimeler deyişler icad ediyorsun. Sanki ne söylesen eksik kalıyor. Hep eksik kalıyor.

Ve herkeste farklı tezahür ediyordur eminim annelik, kimisi daha hassas olabiliyor, ne bileyim üzülmeye gelemiyor mesela, daha kırılganlaşıyor. Mümkün bunlar. Ama ben kendimi aslankaplan gibi hissediyorum. Hani sanki gerçekten dağları devirebilirim gibi geliyor. Hastalanıyor, sen kocaman oluyorsun, doktordan daha doktor sanki, uykusuzlukla savaşan bir süper kahraman, zor anlar oluyor, hayatın getirdikleri hep devam ediyor, gücünün azaldığı, zorlandığın anlar hep var işte, o zaman içinden biri o şarkıyı söylüyor; "but i'm a super girl, super girls don't cry".

Minik bir adam, ortalama 70 günlük. Gece yatağında uyuyor, sonra bir an seni çağırıyor, gidince bildiğin adam adam sinirlenmiş buluyorsun. Böyle homurdanıyor falan. Küçük bir herif. Küçümen yumuk yumuk. Gülüyorsun, o da gülüyor. Seni görünce gülümseyen bir çift göz. Aklını kaybetmiyorsan, sırf ona ihtiyacın olduğundan. Gözünden yaşlar geliyor sarılırken. Konuşunca yan yan bakıyor mesela, çapkın çapkın gülüyor. Allah'ım bu benim içimden mi çıktı sahi? Bu kadar güzel bir şey. Emzirmek diye bir mucize de yanında hediye.

Yıllar önce, bir büyükten dinlemiştim; aşk öyle birşeymiş ki; elini tutarken gözlerine bakmayı özlermişsin, gözlerine bakarken, saçını okşamayı... Sonsuz bir döngü. İşte bu açıdan aşka benziyor olabilir, biraz. Uyuyor uyanmasını, uyanıyor uyumasını özlüyorsun. Daha küçük halini özlüyorsun ve henüz bilmediğin büyük hallerine özlem duyuyorsun.

Çok güzel, bu yıl ajandamın dev boyutu geldi hediye. Kocaman bir moleskine. Yazacak çok şeyim var belki ondan. Geveze kuşlar gibi oldum yine. Bu hali seviyorum, kocaman bir elbisem var, eteğimde çiçekler uçuşuyor gibi. Yazıp duruyorum, acemi kelimeler. Bazen diğer bloga, ama en çok kağıda. Mektuplar yazıyorum, zarflara koyup saklıyorum. İlerde okur mu tabi, böyle şeyleri önemser mi bilmiyorum, ama öyle olsun istiyorum.

İnsanı sarhoş eden bir hal. Bağımlısı olmak an meselesi. Aklımdan uzak gelecek için cümleler kurarken buluyorum kendimi ben, "ikinci bebekte..." falan gibi. Sonra düşünüyorum tekrar, bunun için çok büyümeli yürek, benimki o kadar büyüyebilir mi acaba? Sevgiden genleşen bir şey kalp, şekil alan, dönüşen. Tabi daha şakası bu işin, yolun çok başındayım.

Ama iyi ki bu yola çıkmışız, iyi ki.

4 yorum:

Robin Goodfellow dedi ki...

Maşallah minikle size :)
Ya ama öyle bir yazmışsınız ki tam ifadelerle, zevkle okudum, anneliğe özendim inanırmısınız , yeğenimin bebekliği geldi aklıma, o mis boynu o pofidik ensesi mmmm miss.

Merve dedi ki...

Yazını okurken tüylerim diken diken oldu. Sanırım bebek istiyorum artıkk :)

melda dedi ki...

budur..

en gerçek böyle anlatılabilirdi bu duygu.

gSd dedi ki...

bu gün babama söylüyordum
baba ben bu kızı o kadar çok seviyorum ki sanki daha da çok sevmem lazımmış gibi hissediyorum diye klişesi
"insan sevmelere doyamıyor"

çok güzel yazmışsın
o zarfdaki mektuplar kesinlikle küçük prensin korkunç zevk duyarak okuyacağı şeyler olacak....