Dün,
hiç sebepsiz, elinde papatyalarla iş yerime çıkıp geldin ya, yüzünde o aşık olduğum gülümsemenle,
yeniden yarattın tüm her şeyi, mevsimi, yağmuru, eylül'ü bile.
ama en çok beni.
zamansız sevgileri seviyorum ben, haftada bir kez sinema, özel günlerde çiçek, doğumgününde hediyeyi değil, çizilmiş ve belirlenmiş, planlanmış halleri değil. görev bilinciyle yapılanları değil.
"birdenbire"yi seviyorum oysa ben, ansız, ansızın, hooop diye. birden öpücük, birden çiçekler...
en sevdiğim çiçekler onlar benim, sonra bir de sarı ışık severim ben, en iyi sen bilirsin bütün hepsini, ve bir tek.
yegane izin gününde, mutfaktaki o nefret edilesi beyaz ışığı, sevdiğim ışıkla değiştiriverdin ya,
hiç de şart değilken.
ben istedim diye, sarı ışık, şimdi, ne güzel değil mi ışıklar, gölgeler, orda durmayı bile seviyorum ben, kitap okumayı, bir şeyler seyretmeyi, fırındakiler ne halde merakla kaçamak bakıp dururken heyecanla, ne çok yakıştı o ışık şimdi...
ben istedim diye, evi digitürkle süprizlemen ayrıca güzeldi, elimde kumanda ne keyif ettim ama, şaşırarak, gülerek, dalga geçerek...
şimdi bunları yazarken bile ağlayasım geliyor biliyor musun? mutluluktan doluyor gözlerim, güzel bir şey görünce ağlarım ya ben bilirsin, kocaman kocaman ışıklı damlalar dolar gözlerime. işte öyle.