Evet, dün gece büyük bir merakla "aşk-ı memnu"yu izledim. Çok banelim, evet.
Ben şu "ben bir tek dizi izliyorum o da avrupa yakası", "digitürkü sadece belgesel kanalları için aldık" insanlarını anlayamıyorum. Bir de eskiden sabahlara kadar süren siyaset meydanı, hulki cevizoğlu olayı vardı, ne katılanlar ne izleyenler bir yere varamazdı. Bal yapmaz arılar gibi, vıızzz vızzz vızz! Şimdi onlardan bir teketek falan kaldı sanırım. Neyse, bu kadar insan nasıl belgesel ve açık oturum seyrediyor, geri kalan şeyleri kim seyrediyor o da bir garip. Ailecek belgesel seyrediyorlar, sonra muhtemelen kitap fuarında onlar hakkında fikir teatisi yapıyorlar. Bir de gazeteyi muhakkak pazar kahvaltılarında okuyorlar.
Bir adaya düşen, zamanı büken, ölüp geri gelen, kendi geçmişine giden falan insanları izlemeyi anlayabiliyoruz da, basit bir soap operaya bu denli ilgiyi neden anlamıyoruz? Yani beş sezondur, "bu black smoke da ne ola ki?" sorusu pek entel ama "kim bastı lan bunları?" merakı sığ, öyle mi?
Herkesin, aptal aptal tvye bakmak istediği, hiç bir şey düşünmeden -zaten farkettiyseniz, aşkı memnu'da (ve benzeri dizilerde) seyirciye anlaması ve zihnini yorması için bırakılan tek bir şey yok, adam geçmişi mi hatırlıyor direk görüyoruz, bilmem neyle bağlantı mı kurdu direk ekranda, hiç olmadı bir nedensellik mi var, illa ki karakterlerden biri seyirciye açıklıyor: bilmem ne yüzünden bilmem ne falan diye- hiç kendini yormadan, ayaklarını uzatarak izlemek isteyeceği bir şeyler olabilir. İnsan bazen banel olmak isteyebilir hatta. Bu ülke meselelerinden, gündeminden uzak olduğu, lay lay lom bir insan olduğu anlamına da gelmez. Bu aşağılamayı anlamıyorum, mesele türk yapımı olması mı? Çünkü, daha bir sürü gerzekliği izliyoruz hepimiz.
Evet, seyirciyi aptal yerine koyan bir ton devamlılık hatası, evet seslendirmedeki özensizlik, evet sabah evden çıkan bir bihterin, ancak ikindi ışığında gideceği yere varması, bir gecede markası değişen telefonlar gibi ve daha bir çok mantıksızlık vardı amaaa; adı üzerinde "türk işi". Ki sadece bunlarla dalga geçmek bile oldukça eğlenceli.
/
Ayrıca, Ertuğrul Özkök nasıl bir iki yüzlüdür, o üç noktalarla dolu yazıları ve kullandığı ingilizce deyimler (bugünkü mucizesi no man's land mesela) nasıl zavallıdır, yoksa bu sadece bana mı öyle gelmektedir? İnsan canlısı nasıl tamamen omurgasız ve ilkesiz olabiliyor? Çok merak etmiştik iyi ki anlatıyorsun ihrama girip girmediğini, alkol ve diğer meseleleri yazı dizisinin sonuna saklaman da hakkaten reytingleri arttıracak kesin, bütün hesaplayabildiğin buysa; çok ama çoook zekisin :P "Benim ananem de hacıydı" geyiğinden bir paragraflık yazı çıkarabilmen, boşluklarla yazabilmen falan ayrı bir başarı, sayesinde üç nokta kullanımı yayıldı. Hangi konu olursa olsun yazdığı, kürt açılımından, krize kadar farketmiyor, hep aynı anahtarı kullanarak kabul sağlamayı deniyor: Atatürk. Bunu söyledikten sonra, aslında bence bu düşünce sistemine aykırı olan bir şey bile yazsa, kabul gördüğüne inanıyor.
Ayşe arman olsun, ahmet hakan olsun, şahane bir ekipsiniz sahiden. Nasılsa size tapınıyorlar, "iki parende atsanıza, aerobik olayını anlayalım" deseniz yapacaklar eminim. Bu üçlüyü daha bir çok ortamda görmek isteriz... Malum her kılığa kolayca bürünebiliyorlar...
Ahmet Hakan'a gelince; gözlem gücü ve tespitleri dahiyane; yok engin noyan tavrı olmamış, "inkılap" geçirmemiş. Merak etmesine gerek yok bence, onun bizzat geçirdiği inkılabı ve kemiksizliği yaşayabilecek pek insan yok zaten. İstese de esaslı bir dönüş yapamayacağını söylüyor, esaslı hiç bir şey yapamaz. Peki ya arap kahvesiyle taze hurmanın, Salomanje'nin menüsune eklenmesi önerisi? Hakikaten çok zekice. Yazısını, beyinsiz olmaktansa diyerek bitirmiş, beyni olduğundan nasıl bu kadar emin? Ya "umreden mahrem notlar... Devamı yarın..." gibi bir cümleye, ağzınızla bile gülmezsiniz.
Misal, blog falan yazıo olsalar, hakikaten okunmayacak kadar aşağıda bir kaliteye sahipler ve kocaman gazetelerin başında, kocaman paralar, kocaman mevkilerdeler... Oraya da büyük ihtimal bu "omurgasızlıkları"yla gelmişler. Buna üzülüyorum. Diğer bütün "çirkin insan halleri"ne üzüldüğüm gibi.